Hürriyet gazetesinin MİT bağlantılı muhabiri Toygun Atilla, birkaç yıl içinde toplumun ’15 Temmuz darbesini devlet kendi kendine yaptı ve kendi halkını bombaladı’ argümanın inanmasından korktuğunu söyledi.
Atilla, ‘İş öyle bir noktaya ilerliyor ki; benim en büyük korkum iki, üç sene sonra ’15 Temmuz darbesini devlet kendi kendine yaptı ve kendi halkını bombaladı’ diye bir argüman gelişir ve buna bütün toplum inanır. Avrupa’da, ABD’de yaptıkları bu. Yöneticilerin bunu görmesi lazım. FETÖ dendiğinde artık insanlar inanmıyor.’ ifadelerini kullandı.
Gülen cemaaati hakkında istihbarat verilerine dayanarak yazdığını belirttiği İşfa isimli kitabı hakkında Yeni Şafak’a konuşan Toygun Atilla, ‘Siz topluma FETÖ’yü anlatamadığınız için Fuat Avni gibi, Kaç Saat Oldu gibi hesaplar türüyor ve toplumu kendi istedikleri yönde dinamize ediyor. Siz FETÖ’yü anlatamadığınız için de insanların diğer tarafa geçmesinin önünü alamıyorsunuz. Bunu çok iyi analiz etmemiz lazım. Neden FETÖ’yü topluma anlatamıyoruz sorusuna dolu dolu bir yanıt vermemiz lazım.’ dedi.
Gülen cemaatine yönelik soruşturma ve davaları yetersiz bulan ve cemaate kariı ‘Almanların Nazilerle mücadelesinin örnek alınması gerektiğini savunan Atilla, ‘Orada Nazi Partisi’ne üye olan ayrı, adam öldüren ayrı ceza aldı… Nazi ile bağı olan herkese o sisteme göre hesap soruluyor. Örgütle mücadele düzgün bir şekilde yürütülememesi nedeniyle FETÖ bundan güç devşiriyor.’ şeklinde konuştu.
Gülen cemaati üyelerini topluma kazandırmak için rehabilitasyon merkezleri kurulmaını öneren gazeteci Toygun Atilla, ‘FETÖ’cülerin çocuklarını FETÖ’den uzaklaştırıp toplumun bir bireyi haline getirmek zorundayız… Psikolojik ve sosyolojik rehabilitasyon süreci de konulmalı. Adam katı bir şekilde giriyor cezaevine, çıktığında örgütle bağının kopması gerekirken, daha katı bir şekilde çıkıyor.’ yorumunda bulundu.
Atilla şu ifadeleri kullandı:
Sonuçta Türkiye Cumhuriyeti’nde yaşayacak bu adamlar. Kimisi 3, kimisi 5 sene sonra içeriden çıkacaklar ve aramıza karışacaklar. Bu adamların örgütün nasıl tehlikeli bir yapı olduğunu iyi anlayıp, toplumdaki diğer normal bireyler haline getirilmesi gerektiğini düşünüyorum.
Nurefşan örneğinde var. Kadın gözaltı sürecinde örgütten kopmaya başlıyor, tam çözülme aşamasına geçiyor… O sırada cezaevine giriyor ve her şey eski duruma dönüyor. İçeriye giren kişilerin örgütle bağlarının kopmamasına çok özen gösteriyorlar ve örgütün cezaevinde dahi devamlılığını sağlıyorlar.
Eğer biz örgütün cezaevindeki üyelerini dönüştüremezsek, yani rehabilite edip ‘kurşun asker’ pozisyonlarından döndüremezsek, bir kedinin kendi kuyruğundan dolandığı gibi sürekli dolanıp dururuz. Ve mücadele ettiğimizi zannederiz. Kuyruğumuzu yakalayamayacağımızı bilmemiz lazım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder