11 Temmuz 2019 Perşembe

‘İkinci SETA vakası’: Cemaatler tek tek gizlice fişlendi

Eski Başbakanlık Basın Danışmanı ve Basın Sözcüsü Akif Beki, Karar gazetesinde yer alan yazısında çarpıcı bir iddiada bulundu. Kendisine geniş kapsamlı bir fişleme listesinin ulaştığını belirten Beki, “İkinci SETA vakası izlenimi veren skandal bir rapor ulaştı elime. Üzerinde ‘gizli’ ibaresi taşıyor. Cemaat ve tarikatlarla dini yapı ve şahsiyetleri tek tek ele alan, haklarında ayrıntılı bilgi toplayan bir değerlendirme…” ifadelerini kullandı.

Elindeki fişleme listesinin SETA’nın ‘uluslararası medyanın uzantıları’ raporundan tek metodolojik farkının, gizlilik içermesi olduğunu belirten Beki, “İstihbarat fişlerinden tek farkı da bilgilerin sadece açık kaynaklardan toplanması. Neden ve Diyanet’in işi mi?” diye sordu.

Daha önce de benzer fişleme ve kayıt altına alma faaliyetlerinin olduğunu söyleyen Akif Beki, şöyle devam etti:

“Fakat önceki rapor ve çalışmalar şeffaf yürütüldü, kişilere değil zihniyetlere odaklıydı, kamuoyuna açıklandı. Dini yapıların faaliyetlerinde şeffaflık ve denetim sağlama amacına uygun olan da buydu zaten.

Allah ile aldatan hoca kılıklı sahtekar ve düzenbazlara karşı halkı uyandırma gayesiyle hareket ediyorsanız…Kayıt dışı dini yapılanmalara yasal statü tanıyarak şeffaflık getirme ve kanuni denetim altına alma formüllerini tartışıyor ve savunuyorsanız…Şimdi bu gizlilik niye? Amaca ve iddianıza ters değil mi?

Dini örgütlenmeleri ve faaliyetlerini, sadece yasallık ve amaca uygunluk açısından denetlemekse tabii niyetiniz.

Ama eğer aklınızdan, eliniz değmişken resmi din yorumunuza uygunluk açısından itikat, inanç ve anlayış farklılıklarını da denetlemek geçiyorsa…Hele resmi görüşünüze aykırı yorumları sınıflandırmak, ‘sakıncalı’ bulunanları belirlemek ve polisiye tedbirlerle tasfiye yolları aramaksa başka. O zaman değişir, bulguları gizlice raporlama nedeniniz bir anlama kavuşur.

Fakat bu düpedüz cemaat, tarikat ve ilahiyatçıları fişlemeye girmez mi?

Fakat bu, Diyanet’i dini yorumlama hakkının tek yetkilisi, birey ve grupların itikatta sicil ve zaptiye amiri gibi konumlandırmaz mı? Kutsal üzerinde devlet gücüyle ‘doğruluk’ tekeli kurmaya, inanç ve itikat özgürlüğünü kolluk zoruyla baskı altına almaya varmaz mı?”

‘CEMAATLER SUÇLA MÜCADELE SINIFINDA’

Yapılanları fırsatçılık ve işgüzarlık olarak yorumlayan Beki, fişleme ve takip faaliyetleri için, “Devlet karar verdi, milli ve yerli cemaatlere dokunulmayacak ama gayri milliler temizlenecek, mis gibi olacak” çığırtkanlıkları, Diyanet’i yanıltmıyordur umarım.” diyerek yazısını şöyle sonlandırdı:

İster cemaat ve tarikatlara müdahale ister neşter vurmak deyin, ‘milli güvenliğe tehdit oluşturuyorlar’ gibi afaki gerekçelerle meşrulaştırılamaz. Suçla mücadele kılıfına sokularak fişlemeye konu yapılamaz. Gizem ve gizlilik örtüsü altına saklanamaz.

Devlete, dini hayatı kendine göre şekillendirme, uygun görmediklerini tasfiye hakkı tanınamaz.

Zararlı, gerici ve irticai hareketlerle, iç tehdit ve düşmanla savaş tanımlarına dayanan ‘istihbarat devleti’ kafasını AK Parti değiştirmişti.

Kırmızı Kitap’larla, gizli anayasalarla toplumu yönetmeye geri dönülmeyecekse, yol yakınken bu sakatlıktan dönülsün.

kronos

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder