1887’den itibaren 112 yıl boyunca cezaevi olarak kullanılan, edebiyat ve siyaset dünyasının birçok ünlü isminin yolunun düştüğü tarihi Sinop Cezaevi’nde kapsamlı bir restorasyon yapılacak.
BOLD– Başta Sabahattin Ali olmak üzere Refik Halit Karay, Mustafa Suphi, Ahmet Bedevi Kuran, Refii Cevat, Hüseyin Hilmi, Burhan Felek ve daha birçok ünlü simanın tutuklu ya da hükümlü olarak kaldığı cezaevi 2000 yılından beri müze olarak kullanılıyor.
AB DESTEKLİ RESTORASYON PROJESİ
Sabahattin Ali’nin ünlü “Aldırma Gönül” şiirine ilham kaynağı olan Sinop Cezaevi AB destekli 1 milyon 600 bin euro tutarında bir restorasyon projesiyle yenilenecek. Proje kapsamında Kültür ve Turizm Bakanlığından bir heyet incelemelerde bulundu. İncelemelerin ardından bir açıklama yapan Sinop Valisi Erol Karaömeroğlu, daha önce müze kapsamında bulunmayan çocuk ıslahevleri, iç kale surları ve buzhane bölümünün de restorasyonla birlikte projeye katılacağını ifade etti.
13 bin metrekare alana kurulu Tarihi Cezaevi Müze’sinin bazı kısımları restorasyon sebebiyle ziyarete kapatılacak. Her yıl yaklaşık 300 bin kişinin ziyaret ettiği cezaevi müzesinde yapılacak restorasyonun ne kadar süreceğine dair ise bir açıklama yapılmadı.
Dark turizm (hüzün turizmi) olarak adlandırılan turizm etkinliklerinin önemli bir mekanı olan tarihi cezaevi ile ilgili 2018 yılında da yine AB destekli 6 milyon euroluk bir proje gündeme gelmiş ama gerçeğe dönüşmemişti.
SABAHATTİN ALİ’NİN DİLİNDEN SİNOP CEZAEVİ
Sabahattin Ali yaklaşık 9 ay kaldığı Sinop Cezaevi’ni “Duvar” adlı hikayesinde şöyle anlatıyor: “Uzun zamanlar deniz kenarında ve surlar içindeki bir hapishanede kaldım. Kalın duvarlara vuran suların sesi taş duvarlarda çınlar ve uzak yolculuklara çağırırdı. Tüylerinden sular damlayarak surların arkasında yükseliveren deniz kuşları demir parmaklıklara hayretle gözlerini kırparak bakarlar ve hemen uzaklaşırlardı.
Benim kaldığım hapishanede her şey, her ses hürriyeti gözlerin önüne kadar getirmek, sonra birdenbire çekip götürmek için yapılmış gibiydi. Surların üstünde büyüyen ufak ufak ağaçlar, yosunlu taşlardan aşağı sarkan sarı çiçekler, bir bahar havası içinde eli kolu bağlı olmanın bütün acılarını içime dökerdi. Uçsuz bucaksız gökte bir kuğu gibi ağır ağır yüzen bulutlar benden bir teselliyi: Unutmayı alırlardı…”
medyabold
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder