Müflis bakkal eski defterleri karıştırır hesabı Hollywood da konu sıkıntısı çektikçe eski başarılı filmlerin yeniden çevrimlerini (remake) yapıyor. Fakat bu yeniden çevrimler genel itibariyle istenilen başarıyı sağlayamıyor. Zamanında yapılmış ve başarılı olmuş bir film neden yeniden çekilir ki zaten… Aslını aratan yeniden çevrimlere bir göz gezdirelim.
BEN HUR
Listenin ilk sırasında hiç şüphesiz Ben Hur var. William Wyler’ın 11 Oscarlı dev epik filmi Ben-Hur, adını sinema tarihinin başyapıtlarından olan bir yapım. Başrolünde dönemin önemli oyuncularından Charles Heston’ın yer aldığı film, klasik Hollywood döneminin simge filmlerinden biridir. Bu filmin 2016 yapımı yeniden çevirimi ise, Hollywood’un içine düştüğü yaratıcılık krizinin simgesi ancak. Ülkesinde çektiği filmlerle dikkat çekerek Hollywood’a transfer olan Kazak asıllı Rus yönetmen Timur Bekmambetov’un çektiği Ben-Hur, sinemanın büyüsünden nasibini alamamış, son teknoloji ürünü görsel efektleriyle köpürtülmüş bir yapımdan fazlası değil. Yetersiz içeriğini ve kötü anlatımını, renkli ambalajıyla kapatmaya çalışan bir tüketim ürünü olarak da görebiliriz 2016 yapımı Ben-Hur’u.
PSYCHO (SAPIK)
Gus Van Sant, iki Oscarlı Good Will Hunting gibi başarılı işlere imza atmış bir yönetmen. Ancak, kendisinin bile koca bir başarısızlık olarak nitelediği bir çalışma mevcut: Ünlü Alfred Hitchcock başyapıtı Psycho’nun (Sapık) yeniden çevrimi. Sant, orijinal filmi kare kare, birebir olarak yeniden çekmiş, bir tür deneysel çalışma yani. Ama ortaya çıkan sonuç o kadar kötü ki insan “Ne gerek vardı?” demeden edemiyor.
CARRİE
1976’da Brian De Palma tarafından çekilen korku klasiği Carrie (Günah Tohumu), sinema tarihinin ilk Stephen King uyarlaması. Kazandığı gişe başarısının yanında, iki Oscar adaylığı da bulunan Carrie akıllardan çıkmayacak ürperticilikte sahnelere sahip. Başrollerinde Chloë Grace Moretz ve Julianne Moore’un yer aldığı yeniden çevrim ise, iyi sayılabilecek oyunculuklara rağmen orijinal versiyonun sunduğu seyir keyfinin çok çok uzağında kalıyor.
CİTY OF ANGELS
Alman Sineması’nın öncü isimlerinden Wim Wenders’ın 1987 yapımı filmi Der Himmel über Berlin (Arzunun Kanatları), zamanın başlangıcından bu yana Berlin semalarında insanları gözleyen, ancak onların hayatına müdahil olamayan iki melekten Damiel’in ölümsüzlükten bıkıp dünyaya inerek insanların arasına karışmasını anlatır. Hikaye yoğun bir şiirsel anlatıma ve felsefi derinliğe sahip. Filmin Nicholas Gace ve Meg Ryan’la 1998’de yapılan Hollywood versiyonu ise, sıradan bir aşk anlatılması olmaktan öteye gidemeyen fantastik bir yapım sadece.
ÇİZGİ ÖTESİ
Joel Schumacher’in günümüzde kült sayılan 1990 filmi Flatliners (Çizgi Ötesi), “Ejderha Dövmeli Kız” ve “İntikam Benim” filmleri ile tanıdığımız Danimarkalı sinemacı Niels Arden Oplev tarafından yeniden beyaz perdeye uyarlandı. İlk filmdeki Julia Roberts, Kiefer Sutherland, Kevin Bacon, William Baldwin ve Oliver Platt’lı kadronun yanında yeniden çevrimin kadrosu da anlatımı da çok sönük kalıyor. Efekt tuzağına düşmeyen orijinal yapım seyirciyi ölüme ve yaşama dair sorgulamalara iterken yeniden çevrim, iç bayıcı efektlerle kotarılmaya çalışılmış vasat bir korku filmi olmaktan öteye gidemiyor.
FAHRENHEİT 451
Ray Bradbury’nin kült distopyası ilk olarak 1966’da Yeni Dalga’nın öncü yönetmenlerinden François Truffaut tarafından filme alındı. Fahrenheit 451, François Truffaut filmografisi içinde en güzel, en başarılı film olmayabilir belki fakat başarılı bir uyarlama. İtfaiyecilerin kitap yaktığı distopik bir gelecekte bir adamın bütünüyle farklı bir noktaya evrilen içsel yolculuğu sinema tarihinin en başarılı yönetmenlerinden biri tarafında ustaca veriliyor. Ramin Bahrani’nin HBO için çektiği 2018 uyarlaması Truffaut filmini seyretmiş olanlar için sonuna kadar izlenmesi bile ıstırap verici bir yapım. Gereksiz görsel efektler, karton oyunculuklar ve derinliksiz bir anlatım. Michael Shannon gibi bir karakter oyuncusunun varlığı bile yapımı kurtarmaya yetmiyor.
OLDBOY
Chan Wook Park’ın 2003 tarihli manga uyarlaması Oldboy (İhtiyar Delikanlı) sinemaseverler için gerek çarpıcı hikayesi gerek etkileyici anlatımı ile kült mertebesinde bir film. Spike Lee tarafından aynı isimle yeniden çekilen Amerikan versiyonu ise orijinal versiyonun gölgesi bile değil. Nitekim Hollywood versiyonu tüm avantajlarına rağmen Chan-wook’un filminden daha az hasılat yapmıştır. 2014 tarihli yeniden çevrimin başrolü John Brolin bile filmden memnun olmadığını ifade etmiştir.
medyabold
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder