“Okuldasın bir gün geleceksin umuduyla bekleyeceğim. Gerçekleri kabullenmek çok zor….Seni bizden ayıran hainler ve katillerin cezalandırıldığı an benim bayramım olacak” diye sesleniyor 15 Temmuz gecesi köprüde öldürülen askeri okul öğrencisi Murat Tekin’in annesi Şevkiye Tekin kızının yazdığı kitapta 21 yaşındaki oğluyla geçirdiği son Ramazan Bayramı’nı hatırlayarak.
Ohaberbu adlı haber portalından H. Burak Öz‘ün, Gazetelerde yazılamıyor, televizyon kanallarında dile getirilmiyor. Sanki hiç olmamış gibi unutturulmaya çalışılıyor…” sözleriyle sözünü ettiği ve tanıtımını yaptığı kitapta, herkesin suskunluğa gömüldüğü zamanda bir abla tüm acısını gömdüğü kitap sayfalarından haykırıyor: “Acının Yaşı 21” adlı kitapta vahşice katledilen kardeşini anlatan Mehtap Tekin maksadını “Konuşanın içeri atıldığı bir dönemdeyiz…Medya korkudan haberleri çarpıtarak yazıyor…Amaç gelecek nesillere kalıcı bir şey bırakmak ve hepsinin gerçekleri birinci derecede yaşayan bizlerden duymalarıdır.” şeklinde açıklıyor.
H. Burak Öz’ün haberi şöyle:
EN YAKINI TANIYAMADI…
Dedik ya acıyla yüklü bir kitap… Hemen her harfe yansıyor.
Özellikle şu satırlar mıh gibi beyne işliyor. Bebekken ilk banyosunu yaptırdığı kardeşinin vücudunun ne hale getirildiğini Tekin şöyle kağıda döküyor:
“Hızlıca odaya girdim ve gassal vardı içeride. Kafamı eğip bakamadım ilk başta. Sonra yavaş yavaş baktım yüzüne. Dedim, ‘Murat değil.’ Sakinlik kapladı her yanımı rahatladım… Ta ki sol elinin başparmağındaki ‘Şehit olursam tırnağımdan tanırsınız’ deyişi aklıma gelip o tırnağındaki stresten oluşturduğu oyuğu görene kadar. Ağlayarak son kez dokundum kardeşime. Dayanılacak gibi değildi bu acı. Omuz bölgesinden yukarısı darp, yara, ezilmiş, her şey yapılmıştı. Kardeşimin o eski masum güzel yüzünün yerini darp almıştı. Nasıl bu hale gelebildi? Tüm hıncını bir askeri öğrenciden almış insanlar görünene göre…Sanırım bu sakin tavrım ufaktan şok geçirmeye başladığımı gösteriyordu. ‘Hayır kardeşim bu olamaz’ dedim sessizce. O daha minicikti. Subay olacaktı. Planlarımız vardı. Gassalın bana bakarak üzgün bir şeklide, ‘Ablası şehit oldu kardeşin… Hadi kardeşini yıka kendi ellerinle”
Arka kapağı, emir verme yetkisine sahiplere kızgınlığı yansıtan “EMRET’me komutanım” yazılarıyla kaplı kitap 15 Aralık 1994’te İzmir’de doğan Murat Tekin’in kısacık yaşamının özetiyle başlıyor.
Takip eden sayfalarda ise gericiler tarafından öldürülen Kubilay ile Murat arasındaki benzerliğe Abla Mehtap Tekin tarafından dikkat çekiliyor.
KUBİLAY’LA BENZERLİKLERİ
Abla Tekin, “Subay ve askerlere yönelik bu tür katliamlar cehaletten beslenen dinsel gruplar tarafından yapılmıştı ve bu tür vahşetin gerilerde kaldığına inanılıyordu. Ama 2016’da yine oldu. Bu kez kurban benim kardeşim ve katledilen diğer askerlerdi.” diyor.
Bu girişin ardından ise Mehtap Tekin’den okuyoruz Murat Tekin’in kısa hikayesini, acılarını, sevinçlerini…
Neler anlatmıyor ki Mehtap Tekin, kardeş özleminden, yüksek tansiyon hastası annenin ölümü göze alıp, doktorların uyarılarına karşın tek erkek evladını dünyaya getirişini aktarıyor.
Samimi bir dille yazılan kitapta Murat’ın yaramazlıkları, “Uyusun diye kundağa koyar sabahlara kadar sallardık Murat’ı ama uyumazdı. Çok akıllı, hiperaktif biraz da yaramazdı… Yiyeceklere kum döker, yemek sofrasının üstüne atlar, dağıtır, yastığımın altına oyuncak hayvanlardan koyar beni korkuturdu. Her kaybolduğunda onu ya yatağın altında uyumuş ya da pencereden atlayıp kumla oynadığı bahçemizde bulurduk” şeklinde satırlara dökülüyor.
HAYATININ 13 YAŞINDAKİ DÖNÜM NOKTASI
Daha 13 yaşında bir çocukken Murat’ın askeri okula emanet edilişi abla tarafından “…Hayatımda ilk kez kardeşimin ağlayışını görüyorum. Anneme, aileme sarılıyor tek tek… Ablasıyla vedalaşma zamanı… İçimde birikiyor sözler… Kardeşim başını kalbime koyuyor doğru koyuyor, hıçkırıyor, sarılıyor. ….Okulun dar kapısından içeri doğru giriyor valizi ile. Telefonunun kapatarak teslim ediyor.” diye aktarılıyor.
Murat’ın hayatındaki küçük yaştaki bu dönüm noktasından sonra zorlu bir yaşam serüveni başladığını söylüyor. Kardeşiyle ancak tatillerde görüştüklerini, bu zamanlarda da genelde kardeşinin ders çalıştığını, bu yüzden aralarında, “Zaten birkaç gün seni görüyoruz okulda çalış’derdim. ‘Abla geçmem lazım yoksa bir dahaki izne gelemem” şeklinde diyaloglar geçtiğini belirtiyor. Ama ara sıra gezdiklerini, en sevdiği tatlı olan bol sütlü traliçe tatlısı yemeğe gittiklerini aktarıyor.
Abla Mehtap, Murat’ın askeri okulda erken büyüdüğünü belirtirken, ilk yemin töreninden sonra “Abla üniforma üzerimdeyken lütfen yanağıma sıkma” gibi gülümseyici isteklerini dün gibi hatırladığını belirtiyor.
OKULDAN AYRILMAYI DA DÜŞÜNMÜŞ AMA…
Diğer yandan kardeşinin subay olma hayaliyle büyük zorluklara küçük yaşta katlanmak zorunda kaldığını belirterek Murat’ın yerde süründürülmekten kol derisi yüzülmüş şekilde tatillerden eve geldiğini hatırlıyor. Kardeşinin bu küçük yaralanmalara ilişkin, “Ama ben dayanmaya çalıştım abla, süründüm yerde kaç kez kolum yüzülse de devam ettim. Eğitim komutanı sürünün diye zorluyordu, spor için zorluyordu. Çoğu arkadaşım fenalık geçirdi kendilerin kaybettiler, kendilerine gelince tekrar koştular, spora devam ettiler. Hatta sıcak ve zorlu eğitimden bir arkadaşımın dili geriye kaçtı. Ben dayanıklı olduğum halde bayılmışım.” dediğini söylüyor.
İlerleyen satırlarda Murat’ın bir defasında, “Ben teğmen olduğumda acımasızca davranmam erlere abla, gerektiği kadar yaptırırım eğitimleri ve rencide ederek bağırmam hepsine” dediğini belirterek kardeşinin çok yufka yürekli olduğunu ifade ediyor.
Murat’ın okuldaki baskılardan bir parmağıyla diğer parmağının üstünü oymak gibi bir alışkanlık geliştirdiğini, aile kızdığında ise, “Şehit olursam buradan tanırsınız” dediğini açıklıyor. Öylede olmuş…
Kardeşinin eğitim ve psikolojik baskı nedeniyle bazen okulu bırakma noktasına geldiğinden de söz eden Mehtap Tekin, “Bıraksam, okul tazminatını ödeyemezsiniz ki’derdi”diyor.
SON GÖRÜŞME
Her şeye rağmen 7 yıl, çok istediği pilot teğmen olma hayaliyle Murat’ın bunlara katlandıklarını aktaran Mehtap Tekin, kardeşinin son kez görüşmelerini ise şu şekilde kaydediyor:
“Yanımda 50 TL vardı o an kardeşime uzattım. ‘Al bunu bir şeyler alır yersin’ dedim. Almak istemedi, ‘param var abla’dedi. Şimdilik bunu al, yanımda olan bu’ dedim, zorla verdim. Kardeşim parada pulda gözü olmayan, tok gözlü bir çocuktu. Kırk takla ile para verirdik ya da başka bir hediye. Dış kapıya çıktık ayrılık vakti gelmişti. 9 Temmuz meğer kardeşimizi son görüşümüzmüş… İstanbul’a Hava Harp Okulu’a, oradan Yalova Askeri Kampı’na gidecekti.”
Mehtap Tekin 12 Temmuz’dan sonra kardeşinden haber alamadığını belirterek, 15 Temmuz’dan 5 gün sonra kardeşinin devrelerinin polis tarafından tutuklanıp gözaltına alındığı haberinin gelmesiyle iyicene telaşlandıklarını ifade ediyor.
OKULUN ÖĞRENCİSİNDEN HABERİ YOK
Sonrası acı ve gözyaşı… O günlerde ailenin yaşadıklarına ilişkin kitapta özetle şunlar yer alıyor:
“Hava harp Okulu’nu aradık. Her defasında ‘Murat Tekin tutuklu değil, ölüm de yok ama kayıp görünüyor, kaçak görünüyor” dediler…. Yalova Askeri Kampı’nda polisler beklemeye başlamış, askeri öğrenciler yokmuş. Ailem orada bulamadı kardeşimi. Kimse de demiyor ki oğlunuzu kandırıp tatbikat diye götürdüler. Tek söyledikleri ‘oğlunuzu emanet ettiğiniz komutanlar hain çıktı.’ İstanbul’a gidiyor ailem, koskoca İstanbul’da karakol, hastane, okulları, klinikleri, tek tek gezmeye başlıyorlar. Aynı zamanda İzmir’den tüm hastaneleri aradım ve kardeşim belki yaralıdır diye sorgulattım…Yaralı asker var denilen hastaneye ailemi yönlendiriyorum. Hiçbir yerde yoksa kesin kaçırıldı diye düşündük…”
SOSYAL MEDYADAKİ O HABER…
Devam ediyor Mehtap Tekin anlatmaya: “Hava Harp Okulu ‘ölüm yok’ dediği için kaçırıldı diyoruz… 25 Temmuz’a kadar hastaneler, hapishaneler, okullar, askeriye her yer arandı. Bir yandan da sosyal medyadaki haberleri takip ettim. Bir haber ilgimi çekti. ‘Adli tıpta bekleyen askerler var sahipsiz’ Oracıkta yere kapaklandım, soğuk duşa girdim. Bir şeyler beni titretti. Kendime gelince adli tıbbı aradım, söyleyemedim kardeşimin adını kapattım…. Tekrar aradım, telefondaki ses, ‘Lütfen isim soy ismini verin kardeşinizin.’ Ağlayarak, ‘Murat Tekin’ diyebildim… ‘Bu isimle kayıtlı asker eks yok…’ Ağlarken güldüm, mutlu oldum, teşekkür ettim defalarca ta ki o acı cümleyi kurana kadar. ‘Ama isimsiz askerler var dolu… Gelip teşhis etmeniz lazım…”
CENAZE TÖRENİNE ‘BÜYÜK YERDEN’ ENGEL
Ardından Adli Tıb’a gidiliyor. Ve Murat Tekin’in tanınmayacak hale gelmiş naşı o askeri okuldaki baskılardan alışkanlık haline getirerek tırnağının üstünü oyduğu parmağından teşhis ediliyor. Zorluklar burada da bitmiyor. Aile cenazesini adli tıp morgundan bin bir zorlukla alıyor. Devlet cenaze aracı tahsis edilmesine müsaade etmiyor. Bir sala bile çok görülüyor. ‘Emir büyük yerden’ deniyor. Ablaya 13 yaşında sağlıklı şekilde askeriye teslim edilen kardeşi Murat Tekin’in cesedini İstanbul’dan İzmir’e gelen kargo uçağından imza karşılığı almak düşüyor. Sonunda da Murat Tekin bin bir zorlukla İzmir Doğançay aile mezarlığına defnediliyor.
Mehtap Tekin, öğrencilerin halka tek kurşun sıkmadıklarını belirterek öfkeyle haykırıyor: “Kardeşimin ve devrelerinin tek suçu üniformalı olarak Boğaziçi Köprüsü’ne götürülmesiydi. Tüm askeri öğrencilerin tek suçu buydu. Vatan için teğmen, pilot, astsubay olmak istemeleriydi.”
KİM BU KOMUTANLAR?
Mehtap Tekin 15 Temmuz günü askeri Yalova kampında yaşananlara ilişkin de şu iddialarda bulunuyor,
“15 Temmuz 2016 günü olağan dışı olarak gelen üst rütbeli komutanlar Yalova’daki kampa geliyor ve askeri öğrencilere askeri disiplin ve emre itaat hakkında konuşma yapıyor. Eğitim yaptıran komutana, ‘Bu çocukları eğitim ve sporda fazla yormayın bu gece çok yorulacaklar’ ifadelerini kullanıyor. 21.45 gibi ‘yat’ yoklaması alınıp öğrenciler yerlerine gidiyor. 15 dakika sonra ‘tam teçhizat’ denilerek askeri öğrenciler kaldırılıyor. Kamuflaj ve hücum yelekleri giyiliyor. Bir yüzbaşı elinde bulanan iki kâğıttaki isimleri okuyor. Gece eğitimi olduğunu söylüyor. Çocuklar otobüse sırayla biniyor. Bir üsteğmen otobüse gelerek, ‘Kimse otobüsten inmesin’ diyor. Komutan öğrencilere nereye gideceklerini söylemiyor. Sadece, ‘Askerliğinizi deneyeceğiz bugün, bakalım ne kadar askersiniz’ ifadelerini kullanıyor. Öğrencilerin ne olup bittiğinden haberleri yoktu. Bu habersiz tatbikattır, emre itaatinizi ölçeceğiz bu gece’ diyor komutanlar. Gece 23.00 sularında askeri araç Yalova kampından hareket ediyor. Otobüste bir binbaşı ulunuyor diğer komutanların yanında…”
Köprüde yaşanan vahşet ise, “Kardeşim 15 Temmuz hain darbe girişi esnasında halka sığınarak silah bırakan, ‘Ben Harbiyeliyim, öğrenciyim ben Türk’üm neler oluyor biz canlı bomba var diye sizlere desteğe geldik yoksa savaş mı çıktı’ diye gözü dönmüş eli kanlı insanlara bir şey anlatmaya çalışırken kesici, delici, ezici aletlerle katledildi.” şeklinde kitapta konu ediliyor.
‘SİSTEME HAKKIMI HELAL ETMİYORUM’
Mehtap Tekin bu acıyı yaşattıktan sonra kendilerine halen saldırıların devam ettiğini söylüyor, “Bize hakaret, iftira ile saldıran şehit kardeşime ve ailesine acımadan, utanmadan baskı yapan sisteme hakkımızı helal etmiyoruz” diyerek öfkesini ifade ediyor.
Acının Yaşı 21’de, Murat Tekin’in yaşamının yanı sıra müebbet hapis cezası alan sınıf arkadaşları da unutulmamış. Kitapta Murat Tekin gibi öldürülen Harbiyeli öğrenci Ragıp Enes Katran’ın, Teğmen Emre Demirbilek’in, Er Burak Dinler’in yakınlarının da kısa paylaşımları yer alıyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder