Seyar radığında Van Gölünden 60’ıncı mülteci cenazesi çıkartılmıştı. Seyar’ın kardeşi en son üç gün önce Van Gölü’nün kenarından onu aramıştı.
BOLD – Evrensel Gazetesinden Ercüment Akdeniz, avukat Mahmut Kaçan’ın anlatımıyla, mültecilerin kaderini özetledi. Kaçan, son olarak onlarca mültecinin hayatını kaybettiği Van Gölündeki faciayı aktardı.
“Telefonda arayan var” dediler. Arayan kişi Avusturya’dan Afganistanlı bir mülteciydi. Adı Seyar. Kardeşinden 27 Haziran’dan beri haber alamıyorlarmış. En son Van Gölü kenarında, balıkçı teknesi gelmeden üç saat önce ailesini aramış. Sonra irtibat kopmuş.
Seyar beni aradığında gölden 60’ıncı cenaze çıkarılmıştı. Ulaştırdığı fotoğraflarda, bakmaya kıyamayacağınız 17-18 yaşlarında bir genç vardı. Kayıp çocuğun adı Rashad’dı. Van Barosu Göç ve İltica Komisyonunu aradım. Fotoğrafları ulaştırdım. Ancak morgdan çıktıkları için fotoğraf eşleştirmeleri ertesi güne kaldı.
Bir gün sonra, komisyonun genç ve dinamik avukatlarından Jindar Uçar fotoğraf karşılaştırmalarını yaptı. Gelen haber “oh” dedirtecek türdendi, tabii şimdilik. Vücut bütünlüğü bozulmamış 57 cenazeden hiçbiri Rashad’la eşleşmemiş. Geriye kalan 3 cenaze ise tanınmaz haldeymiş. Haber gelene kadar sıkıntıdan bunaldım. Kısmen rahatlayarak Seyar’ı aradım. Onun telefonda titreyen sesi yüreğime oturdu. Bu yazı yazıldığında gölden 61’nci cenaze çıkarılmıştı. Ve biz hala Rashad’ı arıyoruz…
***
Mülteci ölümleri ne yazık ki çoğu zaman rakamlardan ibaret. Toplu ölüm sayısı arttıkça vicdanlarda görünür olabilen talihsiz bir olgu bu. Oysa onlar birer “can”; dağda, denizde, gölde kayıp giden ayrı ayrı dünyalar. Gazete haberlerinde, sosyal medya paylaşımlarında, bu trajik gerçeğin soğuk yüzüne temas edebiliyoruz ancak. Ama bir de duygular var. Bir mülteci yakını ile konuşurken, morglarda çocuk, genç, yaşlı cenazeleri incelerken yahut acı haberi bir babaya iletirken yaşanan duygular. Gece sizi uykulardan eden, bir parça dalmayı başardığınızda karabasanlara boğan; yazılması epey zor, tarifi hiçbir zaman tam yapılamayan hissiyatlar.
Seyar’la konuştuktan sonra kendi kendime şu soruyu sordum: “Sen bir cenaze ile sarsılıp bu hale geldiysen; Van’da, onlarca cenazenin içinde, günlerdir çırpınıp duran o gönüllü avukatlar acaba ne durumdalar?” Bu sorunun peşine takılarak Van’ı aradım. Telefonun ucundaki isim herkesin sevdiği, saygı duyduğu bir hukukçuydu. Van Barosu Göç ve İltica Komisyonundan Av. Mahmut Kaçan’a meramımı anlattım. Ertesi gün için randevulaştık. Sonra uzun uzun dertleştik. Ortaya bu yazı/söyleşi çıktı.
AĞRI’DA MÜLTECİLERİN SEVDİĞİ ÇOCUK
Yıl 1980. İran sınırından Ağrı’ya her gün yüzlerce mülteci akmakta. İran’da devrim olmuş ama şeriat ilan edilince sol kıyıma gidilmiştir. Sınıra gelen insanlar daha çok komünistler ve TUDEH üyeleridir. Onların sevip, bisküvi ile sevindirdikleri Ağrılı çocuklardandır Mahmut, ilkokul öğrencisidir.
“Bilemiyorum, belki de o mültecilerin etkisi oldu üzerimde” diyor bugün, Av. Mahmut Kaçan. Mülteciler için “ölüm rotası”na dönen Van’da avukatlık yapıyor. Her kriz anında mültecilerin imdadına koşuyor. Van hikayesi, sınav kazandıktan sonra BM Van ofisinde çalışmaya başlamasıyla yazılıyor. Ama haksızlığa eyvallahı yok Kaçan’ın. 2011’de BM görevinden ayrılıyor. Buna sebep, BM Türkiye ofisinde ultra nasyonal bir birlik tarafından şu raporun tutulması: “Van ofisi çalışanlarının çoğu Kürt, Türk yetkililerle çalışmamıza negatif etkileri olabilir” (!) Kaçan ayrılmakla kalmayıp konuyu uluslararası mahkemelere taşıyor. Geri Gönderme Merkezinde işkence ile öldürülen Afgan çocuğun kapatılmaya çalışılan dosyası da onu çabaları ile aydınlanıyor. Silinen kamera kayıtlarına, tanıkların buhar olmasına rağmen cesaretle üzerine gittiği bir dava bu. Şimdi, Van Gölü’nde yaşanan mülteci trajedisi üzerine, dünyanın her yerinden aranıp bilgi alınan bir isim Av. Kaçan.
Gölün 107 metre dibinden, batık bir teknede açılan delikten kancalarla çıkarılan 60 cenazenin ne durumda olduğunu soruyorum. Cenazeleri soran aileleri, Kaçan’ın yüreğindeki fırtınaları bir de.
“Yıllardır hak ihlallerinin yoğun yaşandığı bir bölgede çalışmaktan olsa gerek, alıştık bu görüntülere. Belki de zamanla insan kendine yabancılaşıyor. Genç avukatlar mülteci cenazelerine ait fotoğraflara bakamıyor bazen. Cenazelerden üçü sabunlaşma dediğimiz evrede. Yani tanınmaz halde. Benimki, belki acısı sonradan çıkacak ikinci travma halidir… Bugüne kadar Pakistanlı, Afganistanlı, İranlı ailelerle temasa geçildi. Dil bariyeri konuşmaya engel. Pakistanlılarla aynı köyden olan ve İspanya’da yaşayan biriyle iletişime geçtik. Hollanda’da yaşayan bir mühendis de aradı. Şok halinde, sürekli ağlıyor. Aileler cenazelere ulaşırlarsa minnettar olacaklarını söylüyor. Özellikle Pakistan büyükelçiliği çok duyarsız. Elçilik, ‘Kimlikler doğrulanırsa cenaze masraflarını karşılamayız’ demiş. STK’lerden destek bakıyoruz o yüzden. Afganistan elçiliği bu konuda daha duyarlı, cenazelerini takip ediyor.”
Van’da, karlar eridiğinde ortaya çıkan mülteci bedenlerine de tanıklık etmiş bir hukukçu Av. Kaçan. Duygusal ağırlığın, yapması gereken görevlerin önüne geçmesine izin vermiyor. Çünkü maddiyatla ölçülemeyecek vicdani, insani görevler bunlar.
AKŞAM EVE GİDİNCE…
Kanca ile tekneden beden çıkarmak! Kancaların bedenlere değil giysilere takıldığını öğreniyorum. Morglarda şu ana kadar kadın cenaze çıkmamış ama üç çocuk bedeni var! Peki, ya anneleri? Kim bilir belki de suda kayboldular. Kaçan’a böylesi kriz günlerinde bir günü nasıl geçirdiğini soruyorum, eve gidince neler yaşadığını.
“İnanın yetiştiremiyoruz. Gün içinde ofiste çalışmak mümkün olmuyor. Eşimle, oğlumla vakit geçiremiyorum. Morglarda çocuk bedenlerini inceledikten sonra akşam çocuğunuzu seviyorsunuz. Tarifi yok bu dramın. Beni en çok Pakistanlı Hosnain Mahdi’nin video görüntüleri etkiledi, çocuk babasının bacaklarını ovuyordu. Uyku düzenim bozuluyor haliyle.”
Kelimelerin kifayetsiz kaldığı zamanlarda resim sanatı yardıma yetişir. Kaçan’ın oldukça iyi bir çizer olduğunu biliyorum. “Çocukluğumda GırGır dergisi, çizgi roman okurdum. Çizgilerim gelişti. Çizimlerin rahatlatıcı bir etkisi var” diyor. Bu yazı için bir çizim istiyorum. Çok etkilendiğim halde onu yorumlamayacağım. Yorumu okura bırakıyorum.
MÜLTECİ ÖLÜMLERİ BİR KADER Mİ?
Sorum keskin ve net. Ekliyorum: Suçlu kim?
“Örnek vereyim: İdam edilecek politik bir mülteci için göçmen kaçakçılığı bir yerde kurtuluş umudu oluyor. Bu bir kader değil sistem sorunu. Eşitsizlik, sömürü, savaşlar, yoksulluğun olduğu yerler sürekli mülteci üretiyor. Refah içindeki dünya da bu sorundan kendini izole etmeye çalışıyor. Mesele Türkiye ile de sınırlı değil.”
Peki, ya balıkçı teknesinden kurtulan şüpheli. Adam inşaat işçisi, 7 çocuklu bir baba. Yorum?
“Zaten bu tür davalarda cezasızlık politikası var. Adam öldürmekten ceza almayacaklar. Sonra unutulur giderler, elini kolunu sallayarak çıkarlar. Böyle oldukça yenileri bu işi yapmaya başlayacak. Bir yığın insan sırada bekliyor. Van sanayi bölgesi değil, işsizlik oranı had safhada.”
Van’da yaşanan insanlık dramına duyarlılık düzeyini merak ediyorum.
“Acı hissederek sorun çözülmüyor, sorun devletler arası bir sorun. Van’da artık insanlar arabasına mülteci alamıyor. Göçmen kaçakçılığı ile suçlanmaktan çekinir oldular. Oysa bölge insanı ekmeğini paylaşır; otogarda, parklarda bekleyen mülteciler için beni arayan çok Vanlı oldu. Halkı öcü gibi göstermeye çalışıyorlar. Bence yabancı düşmanlığı yok Van’da. Depremde Van’ı terk eden mülteciler diğer şehirlerde yapamadı ve geri döndüler. Van halkı göçü bilir, bu yüzden mülteci dostu bir kenttir.”
AKINTIYA RAĞMEN, AKINTIYA KARŞI
Mültecilerin haklarını sözleşme altına alan evrensel hukuktan pek eser kalmadı. 21’ci yüzyıl bu açıdan ceberut. Hak savunucusu avukatlar için de durum zorlaştı. Van’daki yerel yansımaları dinlemek istiyorum.
“Bireysel çabalarla ortadan kalkmaz bu sorunlar. Uluslararası toplum müdahale etmeli. BM bu alandan çekildi, bütün inisiyatif Türkiye devletine kaldı. Mülteci hukuku ile birlikte diğer hukuksal alanları da daraltan sistematik bir geriye dönüş var. Uluslararası kurumlar da kaygılı değil. Akıntıya karşı kürek çekiyoruz.”
Peki ya gelecek, mülteci hukukunu savunan genç kuşaklar?
“Van’da kurulan komisyon ismi var cismi yok bir komisyondu. Son yıllarda önemli bir gelişme var. Gönüllülük temelinde görev alan, genç avukatların dinamizmine dayanan kolektif bir çalışma söz konusu. Komisyon için umutluyum. Diğer barolarda da mülteci hukuku seminerlerine gidiyorum.”
Bir güzel insan Av. Mahmut Kaçan. O ve komisyondaki arkadaşları, Van Gölü’nde yaşanan büyük insanlık dramında Türkiye toplumunun vicdanı oldular. Yolları açık, mültecileri savunurken yol arkadaşları bol olsun.
medyabold
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder