26 Haziran 2020 Cuma

Almanya’da basın özgürlüğü geriliminde hükümet geri adım attı

Polisleri “çöp” olarak niteleyen yazara karşı İçişleri Bakanı’nın verdiği tepki ve dava hazırlığına karşı basın özgürlüğünü savunanlar kazandı.

BOLD – Almanya bir haftadır basın özgürlüğünü tartışıyor. Siyasi yelpazenin solunda duran Die Tageszeitung (TAZ) gazetesinde Hengameh Yaghoobifarah’ın 15 Haziran’da kaleme aldığı yazıda Almanya’da da polisin şiddete başvurduğu hatırlatılarak, “Kapitalizmin devam ettiği, ama polis teşkilatının dağıtıldığı koşullarda eski polislerin hangi işleri yapacağı” sorusuna yanıt aranıyor.

Sonra tek tek branşlar sıralanıyor ve polisler arasında ortalamanın üzerinde otoriter kişilik ve faşistlik eğilim olduğu belirtilerek, sayılan işlere uygun olmadıkları anlatıyor. En sonunda ise “Spontane olarak aklıma bir tek seçenek geliyor: Çöp depolama. Evlerin anahtarları olan çöpçüler değil, sadece atıklarla çevrili olan yığınla ilgilenebilirler. Kendi türleri arasında kendilerini çok rahat hissedecekler” deniliyor.

BAKAN SUÇ DUYURUSUNDA BULUNACAĞINI AÇIKLADI

İroni, mizah ve eleştiri içerikli bu yazı Federal İçişleri Bakanı Horst Seehofer tarafından çok ciddiye alındı. Polise hakaret içerdiği gerekçesiyle suç duyurusunda bulunacağını ilan etti.

Polis Sendikası ve değişik kurumlar genel olarak polislerin “çöp” ilan edilmesini kabul etmediklerini açıkladılar. TAZ’ın Genel Yayın Yönetmeni Barbara Junge ise yazıdaki görüşlere katılmadığını ama basın özgürlüğü nedeniyle yayınlanmasına karşı çıkmadığını ifade etti. Bu nedenle gazetenin avukatları Yaghoobifarah’ı savunmak için hazırlıklar yapmaya başladı.

Tartışmanın başlangıcında sert açıklamalar yapan Bakan Seehofer, sonraki günlerde gelen eleştirilerin etkisiyle sesini alçalttı. En sonunda dün dava açmaktan vazgeçtiğini duyurdu. Vazgeçmeden önce başta aydınlar ve muhalefet partileri olmak üzere toplumun geniş kesimlerinden sert tepkiler aldı. Makalenin içeriğine katılmadıklarını, ancak eleştiriyi susturmaya girişime sessiz kalmayacaklarını ilan edenlerin değişik siyasi görüşten olması dikkat çekici.

AYDINLAR İMZA KAMPANYASI BAŞLATTI

Ülkenin tanınan 600 aydını, sanatçısı ve gazetecisi Başbakan Angela Merkel’e hitaben bir mektup yayınlayarak, Seehofer’in dava tehdidinin “Basın ve düşünce özgürlüğüne saldırı” olduğuna ifade ettiler ve tutum almasını istediler. Sonradan internette “Polis şiddeti değil basın özgürlüğü” başlığıyla imzaya açılan çağrıyı imzalayanların sayısı kısa sürede 25 bini geçti.

Bütün bu tepkiler, dün itibariyle dava açılmasını engelledi. TAZ’ın yayın kurulu üyesi Pascal Beucker’in verdiği bilgiye göre, hangi maddeden Seehofer’in suç duyurusunda bulunacağı konusunda belirsizlik olduğu için beklemeye alınmıştı. Ayrıca Merkel de yeşil ışık yakmamış. Beucker’in anlattığına göre, hukuken Seehofer’i ilgilendiren bir durum yok. Bu nedenle suç duyurusunda bulunmasının temeli de bulunmuyor. Ancak tek tek polisler, Polis Sendikası kendilerine hakaret edildiğini ileri sürerek suç duyurusunda bulunabilir.

Bir zamanlar göçü “bütün sorunların anası” ilan Seehofer’in basın özgürlüğünü bu denli açık bir şekilde hedef alması, “Erdoğan’a, Orban’a, Putin’e özeniyor” şeklinde tanımlayanların sayısı hiç de az değil.

MEDYA TEPKİLİ

Hessische Niedersächsische Allgemeine gazetesindeki yorumda basın özgürlüğüne müdahale konusundaki hassasiyete vurgu yapılıyor:

“Hiciv amaçlı olsun ya da olmasın, polisleri ‘çöp yığınağı’nda görmek isteyen bir kişi, polisleri bilinçli olarak aşağılamaktadır. Federal emniyetin en yetkili kişisi konumundaki Horst Seehofer’in hiddeti bu bağlamda anlaşılabilir. Ancak İçişleri Bakanı, görüş yazısını kaleme alan kişi hakkında suç duyurusunda bulunacağını söyleyerek kendi kendisine zarar verdi. Basın özgürlüğü Alman anayasasının en önemli varlıklarından biri. Bu nedenle özellikle hükümet üyeleri, buna müdahale etme noktasındaki her türlü şüpheli durumdan uzak durmalı. Sonunda Başbakan’ın Seehofer’i bu konuda aydınlatması gerekti. Seehofer’in fikrinden cayması uzun sürdü. Bunun yanı sıra Bakan söz konusu tehditle, görüş yazısına hak etmediği bir önem de kazandırmış oldu. Çünkü yazıdaki yaralayıcı etkiye sahip aşağılama, emniyet güçlerin bünyesindeki olası sorunları tartışmak için düşünülebilecek en kötü yöntem.”

medyabold

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder