ABD Dışişleri Bakanı Blinken’in Senato’da sorulan bir soruya verdiği cevapta Türkiye’yi sözde müttefik olarak tanımlamasının şoku geçmemişken, şimdi de Türkiye ile Çin’i aynı kefeye koyan bir açıklama geldi Okyanus Ötesinden. Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan’ın AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’s’in özel kalem müdürü ile yaptığı telefon görüşmesine ilişkin basın duyurusunun son cümlesinde hem AB hem de ABD’nin, Türkiye ve Çin’i endişe kaynağı olarak gördükleri ve bu konuda birlikte çalışmaya karar verdikleri belirtildi. Bununla sınırlı mı? Hayır…
FATİH YURTSEVER | ANALİZ
BOLD – Türk kamuoyu tarafından Türkçeyi iyi kullanması ve doğrudan verdiği mesajlar ile yakından tanınan ABD’nin eski Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey, DW Türkçe’ye verdiği mülakatta, Biden döneminde Türkiye ile ilişkilerde bir iyileşme beklemediğini, Ankara’nın SDG konusunda da Ruslarla konuşması gerektiğini ifade etti. ABD’nin BM Daimî Temsilcisi Büyükelçi Richard Mills, Türk ve Rus askerlerinin Libya’dan çekilmesi çağrısı yaptı. BM Güvenlik Konseyi (BMGK)’nin Libya konulu oturumda yaptığı konuşmada Büyükelçi Mills, yapılan anlaşmaya göre; Rusya, Türkiye ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) dahil tüm yabancı güçlerin Libya’nın egemenliğine saygı göstermesi gerektiğini ve askerlerini derhal geri çekmelerini istedi.
ERDOĞAN’IN BİDEN YÖNETİMİ İLE İMTİHANI
Yaşanan gelişmelerin de açıkça ortaya koyduğu üzere, Erdoğan rejimini ABD ile ilişkileri açısından kolay günler beklemiyor. Biden Yönetimi, görevi devraldıktan sonra Çin’e yönelik somut hamleleri hayat geçirdi. Bir uçak gemisi görev grubunu Güney Çin Denizi’ne gönderdi. Filipinler, Japonya ve Tayvan için verilen savunma taahhütlerinin geçerliliğini koruduğunu açıkladı. Rusya’yı da es geçmeyen Biden Yönetimi, muhalif lider Alexi Navalny tutuklanmasına sert tepki gösterdi. ABD Avrupa Komutanlığı daha önceki faaliyetlerinin aksine iki destroyer ve bir akaryakıt gemisinden oluşan görev grubu ile Karadeniz’de faaliyetlerine başladı.
S-400 KRİZİ SÜRÜYOR
Erdoğan rejimini en büyük destekçisi olarak, daha önceki diplomatik teamüllerinin aksine, 15 Temmuz söylemine açıkça sahip çıkarak ortaya koyan İngiltere de gelen fırtınanın farkında. İngiltere’nin Ankara Büyükelçisi Sir Dominick Chilcott Diplomasi Muhabirleri Derneği üyelerinin düzenlediği toplantıda Türkiye-NATO ilişkilerine dair açıklamalarda bulundu. Büyükelçi; Türkiye’nin NATO müttefiki olduğunu, NATO’da müttefiklerin Rusya’dan askeri mühimmat alınmaması yönünde karar alındığını, Türkiye’nin bu kararı hatırlaması gerektiğini, İngiltere’nin bu kararı desteklediğini, gelecekte Türkiye’nin savunma sanayisinde Rusya yerine NATO müttefikleriyle çalışmasını umduklarını söyledi.
Erdoğan’a her konuda destek veren, içeride ve dışarıda politik olarak sıkıştığı durumlarda alan açan İngiltere için, bu açıklamanın birkaç anlamı var. İngiltere şubat ayında yapılacak NATO Zirvesi öncesinde, Erdoğan Rejimini S-400’ler konusunda somut adım atmaya teşvik etmek ve gelen fırtına konusunda uyarmak için kamuoyu önünde böyle bir açıklama yapma gereği hissetmiş olabilir. Hatırlanacağı üzere, Rus basını Dağlık Karabağ’daki rolü nedeniyle Erdoğan rejimini İngiltere’nin koç başı olmakla suçlamıştı. İngiltere, ABD’nin Karadeniz’de artan varlığı ve NATO’nun gelecek planları açısından Türkiye’nin kendisi üzerinden NATO ile ilişkilerini düzeltmesini ve Rusya ile sorun yaşamasını kendi menfaatleri açısından daha faydalı görüyor olabilir.
ERDOĞAN’IN AB’YE DÖNMESİ İNGİLTERE’Yİ RAHATSIZ ETTİ
Ancak en kuvvetli ihtimal; Erdoğan’ın ABD’den gelecek fırtına konusunda kendisine güvenli liman olarak Almanya liderliğindeki AB’yi seçmesinin, İngiltere’de oluşturduğu rahatsızlık. Erdoğan Oruç Reis Sismik Araştırma gemisinin faaliyetlerini Antalya Körfezi açıklarında sınırlayarak AB’ye ilk zeytin dalını uzatmıştı. İkinci hamle, Yunanistan ile 5 yıl aradan sonra yeniden istikşafi görüşmelere başlanması kararıyla geldi. Yunanistan Ege ve Doğu Akdeniz konusunda AB ve uluslararası kamuoyunun desteğini arkasına alırken, Türkiye haklı argümanlarına rağmen haksız duruma düştü. Yunanistan müzakereler için elinin en güçlü olduğu koşullarda masaya oturdu. İyon denizinde karasularını 12 deniz miline çıkardı. ABD ve Yunanistan arasındaki siyasi ve askeri ilişkiler hiç olmadığı kadar yakın. ABD 30 adet Black Hawk helikopterini Dedeağaç Dimokritos Havalimanı’na yerleştirecek. F-35 alımı konusunda son aşamaya gelinmiş durumda.
TAVİZ DÖNEMİ BAŞLIYOR
Sonuç olarak ABD’den gelecek fırtına Erdoğan’ı AB’ye sığınmaya zorluyor. Ancak AB ve Almanya Erdoğan’ı nereye kadar koruyabilir orası meçhul. Zaten, ABD’nin dünkü açıklamasında Türkiye’yi endişe seviyesi olarak, Çin ile eş değer tutması ve AB ile iş birliğine vurgu yapması, Erdoğan kadar, AB’ye de sınırlarını hatırlatma maksadı taşıyor. Üstelik Erdoğan’ın içeride kurduğu koalisyonun AB ile yakınlaşmaya ve göz boyama pahasına da olsa atılacak adımlara vereceği tepkiler ise belirsiz. Binali Yıldırım’ın Balyoz ve Ergenekon davalarına yönelik açıklamaları koalisyon ortaklarına göz dağı olarak okunabilir. Ali Babacan ve Kemal Kılıçdaroğlu arasında yapılan görüşme ise iç siyasetin dış konjonktüre göre hareketleneceğinin işareti. Erdoğan hayatında ilk defa bu kadar zor durumda ve seçenekleri az. Geleceği, kendi geleceği adına Türkiye’nin geleceğini karartma pahasına vereceği tavizlere bağlı.
medyabold
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder