26 Mayıs 2021 Çarşamba

Türkiye Gazze ile deniz yetki anlaşması imzalarsa ne olur?

‘Mavi Vatan’ kavramının mimarlarından Cihat Yaycı, uzun süredir Türkiye’nin Filsitin ile deniz yetki anlaşması imzalaması gerektiğini ifade ediyor. Habertürk yayınına çıkan Hamas lideri İsmail Haniye de böyle bir girişime olumlu yaklaştığını söyledi. Peki, Gazze’deki savaş sonrası köpürtülen böyle bir anlaşma ne kadar gerçekçi? Ne getirir, ne götürür?

BOLD ANALİZ – AKP’nin uyguladığı dış politika nedeniyle Doğu Akdeniz’de Yunan-Rum bloku karşısında yalnız kalan Türkiye, kendisine karşı kurulan blokajı kırmak için 2019 yılı Kasım ayında Libya’daki Ulusal Mutabakat Hükumeti ile deniz yetki alanlarının belirlenmesine ilişkin bir anlaşma imzalamıştı.

Gazze’deki savaş bağlamında şimdi yeni bir tartışma gündemi meşgul etmeye başladı. ‘Mavi Vatan’ kavramının mimarlarından eski Tümamiral Cihat Yaycı’nın başını çektiği bazı isimler, Türkiye’nin Filistin ile Doğu Akdeniz’de deniz yetki alanlarının belirlenmesine ilişkin bir anlaşma yapması gerektiğini ifade ediyor.

Emekli Tümamiral Cihat Yayacı’nın hazırladığı haritaya göre Türkiye ve Filistin arasında oluşacak deniz yetki alanları haritası

Tezin savunucuları, anlaşmanın Filistin’in denize kıyısı olan Gazze’nin uluslararası tanınırlığına katkı sağlayacağını ve dolayısıyla reel politik açıdan Filistin’e desteği arttıracağını ifade ediyor.

Gazze’yi kontrol altında tutan Hamas’ın lideri İsmail Haniye de Habertürk yayınında böyle bir anlaşmanın olumlu sonuçları olacağını söyledi.

Peki Ramallah’taki Filistin Yönetimi böyle bir anlaşamaya yanaşır mı? Anlaşma ne kadar gerçekçi? Ne getirir ya da ne götürür?

LİBYA ULUSAL MUTABAKAT HÜKUMETİ İLE ANLAŞMA

Filistin ile deniz yetki alanları anlaşması imzalanması gerektiğini ifade edenler, Türkiye’nin 2019’da Libya ile imzaladığı benzer anlaşmayı örnek gösteriyor ve olumlu sonuçları olacağını ifade ediyorlar.

Türkiye-Libya Deniz Yetki Anlaşması AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Libya Ulusal Mutabakat Hükumeti Başbakanı Fayiz es-Serrac’ın 27 Kasım 2019’da İstanbul’da gerçekleştirdiği görüşme sırasında imzalandı.

Libya’daki Ulusal Mutabakat Hükumeti (UMH), ülkede her ne kadar iç savaş olsa da uluslararası tanınırlığı olan ve Libya’nın meşru hükumeti olarak kabul ediliyordu.

Birleşmiş Milletler (BM), Avrupa Birliği (AB) ve ABD, Ulusal Mutabakat Hükumeti’ni ülkedeki iç savaşta bölünmüşlüğe rağmen resmi muhatap olarak kabul ediyordu.

İtalya’dan bağımsızlığını 1947 yılında kazanan Libya’nın bağımsız ve BM’ye üye devlet statüsü tartışmasız bir gerçek.

Ancak Libya için söz konusu olan bu durumun Filistin için tam olarak var olduğunu söylemek mümkün değil.

FİLİSTİN DEVLETİ VE HUKUKİ STATÜ SORUNU

15 Kasım 1988’de bağımsızlığını ilan eden Filistin’i Birleşmiş Milletler’e (BM) üye 193 ülkenin 138’i bağımsız bir devlet olarak kabul ediyor. Aynı yılın Aralık ayında BM Genel Kurulu da Filistin’i bir devlet olarak kabul etti.

2012 yılında yine BM Genel Kurulu, Filistin devleti için BM’ye ‘üye olmayan gözlemci ülke’ tanımlamasını yaptı.

Türkiye de Filistin’in bağımsızlığını ilan edildiği aynı gün 15 Kasım 1988’de kabul eden 12 ülkeden biri.

Filistin, uluslararası hukuka göre ‘hukuki olarak’ (de jure) bir devlet olarak kabul edilse de İsrail, Filistin’i bir devlet olarak tanımadığı ve başkenti Kudüs dahil topraklarının bir kısmını işgal altında bulundurduğu için Filistin’in fiilen (de facto) bir devlet olma noktasında sıkıntıları bulunuyor.

Filistin’in Birleşmiş Milletler’e tam üye bir devlet olmaması da ayrı bir sorun.

2019 yılında Libya Ulusal Mutabakat Hükumeti ile imzaladığı deniz yetki anlaşmasını Birleşmiş Milletler’de kayıtlara geçiren Türkiye’nin bu anlaşmayı BM’de nasıl kaydettireceği ayrı bir tartışma konusu.

FİLİSTİN YÖNETİMİ ANLAŞMAYA SICAK BAKAR MI?

Filistin’deki iki başlı yönetim ve bu yönetimler arasındaki ayrışma anlaşmanın önündeki önemli engellerden birisi. Batı Şeria’daki Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) ve Gazze Şeridi’ndeki Hamas yönetimi 2006 yılı Ocak ayındaki seçimden beri 2 ayrı devlet gibi hareket ediyor.

Birçok konuda anlaşamayan FKÖ ve Hamas’ın dış politika öncelikleri ve dış destekçileri de son zamanlarda ayrışmaya başladı. Türkiye ve Katar daha çok Hamas’a destek veririken, diğer büyük Arap ülkeleri ilişkilerini daha çok Ramallah’taki Mahmud Abbas yönetimi ile yürütüyor. AKP’nin Hamas ile ilişkileri güçlenirken, son zamanlarda Abbas yönetimi ile ilişkileri eskisi kadar sıcak değil.

Gazze’deki Hamas’ın AKP hükumeti ile yakın bağları düşünüldüğünde böyle bir anlaşmaya sıcak bakması normal. Ancak Filistin’in meşru temsilcisi kabul edilen ve bu konuda son sözü söyleyecek Ramallah’taki Abbas yönetimi böyle bir anlaşmayı imzalamaya yanaşmayabilir.

Çünkü Türkiye’nin Filistin ile yapacağı böyle bir anlaşmaya İsrail, ABD, Güney Kıbrıs, Yunanistan ve Avrupa Birliği kesin bir şekilde karşı çıkacaktır. Filistin yönetiminin kendisine hiçbir net getirisi olmayacak böyle bir anlaşmayı sırf Türkiye’nin isteği ile imzalayarak yukarıda sayılan büyün ülkeleri karşısına almasını beklemek de gerçekçi olmayacaktır.

ANLAŞMANIN UYGULANMASI SORUNU

Türkiye, Filistin ile deniz yetki anlaşması imzalasa bile bu anlaşmayı bekleyen önemli sorunlar bulunuyor. Anlaşma sembolik bir anlamdan öteye geçmeyip kağıt üzerinde kalabilir.

Türkiye, Filistin ile deniz yetki alanlarının belirlenmesine ilişkin bir anlaşma imzaladığı takdirde uygulayıcı konumda sadece kendisini bulacaktır.

Donanması bulunmayan, denizde petrol ve doğalgaz kaynaklarını araştırmak için sondaj ve araştırma gemisi bulunmayan Filistin’in anlaşmanın fiiliyata geçirilmesi noktasında bir çalışması ve girişimi olamayacaktır.

İsrail, denizden, karadan ve havadan ablukaya aldığı Gazze’deki Filistin deniz polisinin 11 kilometre (6.84 mil) dışarı çıkmasına izin vermiyor.

Türkiye, bölgede anlaşma ile çizilecek münhasır ekonomik bölge içerisindeki hidrokarbon kaynaklarını araştırmak için yine kendi savaş ve sondaj gemilerini göndermek zorunda kalacaktır.

 

Bu noktada Türkiye, İsrail ile direkt olarak karşı karşıya gelecektir. 2010 yılı Mayıs ayında Gazze’ye yönelik ablukayı kırmak için yola çıkan Mavi Marmara gemisine uluslararası sularda müdahale eden ve 10 Türkü katleden İsrail’in menfaatlerini korumak için güç kullanacağı açıktır.

Böyle bir girişim şu sıralar ilişkileri normalleştirmek isteyen Türkiye ve İsrail’i Doğu Akdeniz’de askeri olarak karşı karşıya getirecektir.

ANLAŞMANIN BÖLGEDEKİ DENGELERE ETKİSİ NE OLUR?

Anlaşmaya öncelikle Güney Kıbrıs Rum Kesimi ve Yunanistan’ın karşı çıkması neredeyse kesin. Avrupa Birliği de bu 2 üyesinin arkasında duracaktır.

İsrail de her halükarda Filistin-Türkiye deniz yetki antlaşmasına karşı çıkacaktır. Doğu Akdeniz’de deniz yetki alanları konusunda Rum-Yunan tezlerine daha yakın olan ABD’nin, İsrail’in de karşı çıkacağı bir anlaşmaya destek vermesini beklemek de hayalcilik olacaktır.

Ayrıca anlaşma Doğu Akdeniz’deki enerji kaynakları ve bunun paylaşımı konusunda Güney Kıbrıs Rum Kesimi ve Yunanistan ile birlikte hareket eden İsrail’i daha çok bu ülkelere yaklaştıracaktır. Sonuçta İsrail, Yunanistan ve Güney Kıbrıs’tan oluşan 3’lü cephe safları daha da sıklaştıracaktır.

Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de yalnızlığını gidermek için başlattığı İsrail’le ilişkileri normalleştirme girişimleri de sekteye uğrayacaktır.

ABD’li ünlü savunma dergisi: 300 savaş pilotunu ihraç eden AKP hava kuvvetlerini sabote etti

Türkiye Gazze ile deniz yetki anlaşması imzalarsa ne olur? yazısı ilk önce BoldMedya üzerinde ortaya çıktı.

medyabold

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder