Diyarbakır’ın görevden alınan Belediye Başkanı Selçuk Mızraklı, belediyelere kayyum atanmasının bir darbe süreci olduğunu söyledi. Uygulanan zulüm karşısında atılması gereken adımları anlattı.
BOLD – Mızraklı Ahval’deki yazısında, çözüm süreci ile başlayan demokratik bir ülkede birlikte yaşama arzusunun, 7 Haziran sürecinde kaybedenler tarafından baltalandığını ifade ederek, tekrar çatışma siyasetinin, çatışmalı sürecin körüklenmeye başladığını vurguladı.
BARIŞ SİYASETİNİN ÖNÜNÜ KESMEK İSTEDİLER
Kayyum adı altında adeta sömürge valileri atayarak Kürtlerin yereldeki kazanımlarına göz dikildiğini dile getiren Mızraklı, “Yerlerdeki eşbaşkanları, milletvekilleri ve partinin eş başkanlarını tutukladılar. Tüm bunları barış siyasetinin önünü kesmek için yaptılar. 31 Mart’ta yeniden kazandık. Dört aylık bir süreçte bir şeyler başardık ki, bu kadar erken darbe yaptılar” dedi.
HUKUK VE ADALET MAHKEMELERİ TERK ETTİ
Mızraklı yazısında, “Hukuk ve adalet kavramları uzun bir zamandır mahkeme salonlarını terk etmiştir. Canan Kaftancıoğlu davasında da bunu yaşadık. Attığı tweetlerden dolayı ceza verildiği iddia edilmektedir. Hayır, bu ceza Kürt halkı ile ezilen kesimler ile birlikte dayanışmayı büyütme çağrısı yaptığı içindir. Bu iktidarın Kürt halkına, solculara, kadınlara, çocuklara, doğaya karşı bir kini ve öfkesi vardır” ifadelerini kullandı.
KABATAŞ YALANINI YENİDEN ÜRETİYORLAR
Mızraklı, iktidarın meşhur Kabataş yalanını yeniden ürettiğine dikkat çekerek, “Çünkü edep, adap yok. Cami yıkma meselesinden bahsetmekteler. Diyarbakır’ın ortasına Diyarbakır’ın en büyük camisini yapma sözü verenler gidip baksınlar, yıllardır o cami orada ve henüz tamamlanamadı. Neden diye sormak lazım. Başlanılan camiyi tamamlamayan bir iktidar var ama olmayan camileri yıktınız diye de ortalığı velveleye veriyor” diye yazdı.
GOEBBELS’İN POLİTİKALARI DEVREYE GİRİYOR
Mızraklı şunları kaydetti: “Alman propaganda bakanı Goebbels’in politikaları devreye girmektedir. Medyayı yalan haberler ile donatarak halkı kışkırtma ve kendi yanına çekmeye çalışmaktır bu yaptıkları. Aksine Büyükşehir Belediyesi 100’e yakın caminin kurban bayramı öncesi halı yıkama da dahil temizliğini yapmıştır. Eğer muhalefet bir ülkede umut olamıyorsa bazıları kurtarıcı, Mesih diye başa gelirler ve Goebbels’in de yalan makinasını arkasına alarak kurtarıcı olurlar. Minareyi çaldıkları için kılıf olarak da vatanseverlik, Kuran-ı Kerim ve bayrağın arkasına gizleniyorlar.”
TÜM MUHALİF BELEDİYELER TEHLİKEDE
Mızraklı, “Şimdi ne olacak dersek; eğer içerdeki ve dışarıdaki tepkiler büyümez ise yavan kalırsa geçen yaptıkları gibi diğer belediyelere de kayyım atayacaklardır. Sadece HDP’li değil tüm muhalif belediyeler de tehlike altında. Kayyumlar kasalardaki paraları kendilerine harcamaktan başka ne yaptılar? Kayyımlar hiçbir zaman bu ülkeye bir fayda sağlamadılar” ifadelerini kullandı.
MECLİS TEKRAR ESKİ GÜCÜNE KAVUŞMALI
Önceliği darbelere, kayyumlara bu tepetaklak kötü gidişata nasıl dur diyebilmek oluğunu belirterek, “İkincisi parlamentonun yani meclisin tekrardan eski gücüne kavuşmasıdır. Kontrol ve denge sistemini kurulması ve güçler ayrılığıdır. Meclis bu konuda görev ve sorumluluğunu tekrardan almalıdır. Yasama, yürütme ve yargı bağımsız olmalıdır. Meclisi görevinin başına çağırmaktayız. Yeni bir anayasa ortak vatanda bütünleşmeyi sağlayabilir” dedi.
TOPLUMSAL AKTÖRLER KORKUSUZCA KONUŞMALI
Zulüm karşısında susmanın dilsiz şeytanlık olduğunu belirten Mızraklı şunları yazdı: “Üçüncüsü, toplumsal aktörlerin korkusuzca ortaya çıkmasıdır. Toplum tarafından kabul gören akil insanların, sözü dinlenen kişilerin Türkiye toplumundan da halkından da çıkıp bu yükü omuzlaması gerekmektedir. Bu ağır yükü ancak hep birlikte sırtlarsak taşıyabiliriz. Bunun için toplumsal aktörlerin meclis olarak toplanıp ‘bu taşın altına bizler de elimizi koyacağız’ demeleri gerekmektedir.”
medyabold
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder