12 Eylül 2019 Perşembe

Hesabı sorulamayanlar tekrarlanır: 12 Eylül

İşkence, ağır hak ihlalleri, hücrede ölümler, gözaltında kayıplar, işten atılmalar, yurt dışına sürgünler, vatandaşlıktan çıkarılmalarla 12 Eylül’ün bir yıldönümü daha.
BOLD – Kanlı ve karanlık süreciyle 12 Eylül.. İdam, işkence, fişleme, baskı ve insanlık dışı uygulamalara tanık olduğumuz 12 Eylül 1980 Askeri Darbesi’nin üzerinden 39 yıl geçti.Dönem boyunca yaşananların hukuk önünde ve toplumsal olarak hesabı sorulmadı.

12 Eylül’de yaşananların benzeri önce 90’lı yıllarda sonrasında ise 15 Temmuz sürecinde tekrarladı.

39 yıl dönümünde 12 Eylül’ün izlerini bir kez daha hatırlama zamanı.

RAKAMLARLA 12 EYLÜL
* Türkiye siyasetinin yeniden tasarlandığı ve yaklaşık dokuz yıl süren askeri düzende, 14 bin kişi yurttaşlıktan çıkarıldı.
 *Askeri Yargıtay’ın onayladığı idam cezası: 124
* Dosyası Meclis’te bulunan idam hükümlüsü: 259
* İnfaz edilen idam cezası: 50
* 650 bin kişi gözaltına alındı
* Yüzlerce kişi şüpheli bir şekilde öldü. Cezaevlerinde 299 kişi yaşamını yitirdi.
* 171 kişinin “işkence”den yaşamını yitirdiği belgelendi. 95 kişi “çatışmada” yaşamını yitirdi.
*16 kişi “kaçarken” vuruldu. 73 kişiye “doğal ölüm” raporu verildi.
* 14 kişi açlık grevinde yaşamını yitirdi.
* 43 kişinin “intihar ettiği” bildirildi.
*Tüm grevler yasaklandı.
* 23 bin 677 derneğin faaliyeti durduruldu. 937 film “sakıncalı” bulunduğu için yasaklanırken, birçoğu da kısmi sansüre uğradı.
*  3 bin 854 öğretmen, 120 akademisyen işlerinden ihraç edildi.
* 13 büyük gazete için 303 dava açıldı. 400 gazeteci için toplam 4 bin yıl hapis cezası istendi. 300 gazeteci saldırıya uğradı. 3 gazeteci silahla katledildi.
*Gazetecilere toplam 3 bin 715 yıl hapis cezası verildi.
*30 bin kişi siyasi mülteci olarak yurt dışına gitti.
*1 milyon 683 bin kişi fişlendi
* 388 bin kişiye pasaport verilmedi

12 EYLÜL’DE KADIN OLMAK: GÜLTEN KIŞANAK

Darbeci Kenan Evren’in “Diyarbakır Cezaevi’ni 12 Eylül’e yetiştirdik”  ifadesi ile  Diyarbakır Cezaevi henüz tamamlanmadan tutukluların buraya nakledildiği 1980’de Esat Oktay’ın iç güvenlik amiri olarak göreve başlatıldığı dönemde, Diyarbakır Cezaevi işkencenin merkezi haline geldi. Bu işkencelere en fazla maruz kalanlar kuşkusuz kadınlar oldu. “Meydan dayağı” diye adlandırılan işkence yöntemi ile koğuş avlusunda saçları çekilerek, darp edilerek saatlerce işkenceye uğrayan kadınlara, tazyikli su sıkma, tecavüz, elektrik verme, aç ve susuz bırakma gibi işkence yöntemleri uygulandı.Önceki dönem yerine kayyım atanan Diyarbakır Büyükşehir Belediye Eşbaşkanı Gültan Kışanak ve 2013’te Paris’te katledilen Kürt siyasetçi Sakine Cansız ve daha binlerce kişi darbe döneminde Diyarbakır 5 No’lu Askeri Cezaevi’nde hapis yatıp işkence gördü. Bu anlamda Diyarbakır 5 No’lu Cezaevi’ndeki işkenceler birçok kitaba ve belgesele de konu oldu.1980 darbesi döneminde Diyarbakır Cezaevi’nde bir yıl kalan Rahime Kesici, “5 Nolu’da Kadın Olmak” adlı ilk kitabında “işkencehanelerde kadın olma” durumuna ışık tutmuştu. Sakine Cansız, Aysel Türkkaya, Cahide Şenel, Emine Turgut, Hüsniye Kıllı, Gönül Ataman ve Gültan Kışanak’ın da bulunduğu cezaevinde işkenceci Esat Oktay’ın parçası olduğu sistemin diz çöktürme çabalarının, hiç kafasında olmadığı halde özgürlük mücadelesini seçmesine vesile olduğunu anlatan Rahime, “O çekilenleri bir şekilde kusmak gerekirdi. Bedensel gücü olmayanlar bile gitti. O nefreti Esat büyüttü. Esat’ın parçası olduğu sistem bıçağı biledi” diyordu.

6 AY KÖPEK KULÜBESİNDE

“Eylül’ün Kadın Yüzleri” adlı belgeselde, 12 Eylül döneminde gördüğü işkencelerin ruhunda derin yaralar açtığını belirten Gültan Kışanak ise, 12 Eylül sabahını, “Biz Türkiye’deki diğer insanlar gibi darbe olduğunu TRT’den öğrenmedik. Diyarbakır Cezaevi’nde dayak yiyerek öğrendik” sözleriyle tanımlıyor. Gültan o günleri belgeselde şu sözler ile dile getiriyor: “Çok dayak yedik. Mazgallardan izlenirdik. Mahremiyet diye bir şey yoktu. Şak diye kapı açılır Esat Oktay köpeği ile beraber içeri girerdi. Saatlerce bağırırdı, ‘Burası kadın koğuşu burası bizim namusumuz’ diye. Esat Oktay bana 6 ay boyunca köpeği Jo’nun kaldığı kulübede ‘Ben Kürt değilim Türküm’ demediğim için hücre cezası verdi. Yaşadıklarım ruhumun derinliklerinde derin yaralar açtı. Hala vücudumda fiziksel izlerini taşıyorum. Ayak bileklerimde söndürülen sigaraların izleri, falaka izleri hala duruyor.”

Tahir Elçi’nin katilini ortaya çıkartabilecek delilin Adli Tıp Kurumunda yok edilişinin belgesi

medyabold

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder