12 Ekim 2019 Cumartesi

“Millet İttifakı’nı parçalamak için istihbarattan görevlendirilenlerin isimleri biliyoruz”

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “Millet İttifakı parçalanmalı”sözlerine tepki gösterdi. “Erdoğan kendi koltuğunu korumak için arayış içinde. İstihbarattan görevlendirilenlerin isimlerini biliyoruz” dedi.

BOLD CHP Lideri Kılıçdaroğlu, Karar Gazetesi yazarları Yıldıray Oğur, Ahmet Taşgetiren ve Elif Çakır’ın sorularını yanıtladı. Kılıçdaroğlu, Erdoğan’ın Millet İttifakı’nın parçalanmasıyla ilgili sözlerine de yanıt verdi. Karar’daki röportajın bazı bölümleri şöyle:

Çakır: Millet ittifakı önümüzdeki dört yıl yani Cumhurbaşkanlığı seçimlerine kadar devam edecek mi? Bir risk var gibi gözüküyor.

Kılıçdaroğlu: Erdoğan kendi koltuğunu korumak için belli arayışlar içinde biz farkındayız. Millet İttifakı’nı bir şekilde parçalamak kendi geleceğini koltuğunu güvence altına almak çerçevesinde hareket ediyor. O çerçevede bazı kurumları harekete geçirmiş durumda biz bunu biliyoruz.

GÖREVLENDİRİLEN İSİMLERİ BİLİYORUZ

Taşgetiren: İstihbarat mı?

Kemal Kılıçdaroğlu: Evet yani o kurumdan belli kişiler bu ittifakı nasıl bozabiliriz bunun arayışı içindeler. Görevlendirilen isimler var. Biz o isimleri de biliyoruz. Ama toplum tüm gerçekleri görüyor. Millet İttifakı’nın ana omurgasını CHP, İYİ Parti, Saadet Partisi ve Demokrat Parti’den oluşan 4 parti oluşturuyor. Ortak payda demokrasi liyakat ve adalet. Ama 4 partinin kendine göre dünya görüşü olabilir. Ama ortak olduğumuzu noktalar temel ilkeler var.

CHP’DE EN ELİT BENİM

Oğur: Dışarıdan bakılınca partinin tavanında bir değişim iradesi olduğu ama tabanında bu değişime direniş olduğu görülüyor.

Kılıçdaroğlu: 10 yıllık süreç içinde en büyük değişimi yaşayan parti biziz. Bu bizim açımızdan çok önemli. Bize hep elitlerin partisi, halka tepeden bakan bir parti olarak eleştirirlerdi. Ama partiyi yönetenlerden elit, melit kimse yok işte, en eliti benim. (Gülerek) Dolayısısıyla o değişimi yaşadık

NAZLI ILICAK NİYE İÇERİDE?

…Düşüncesinden ötürü insanı hapse atmayalım. Selahattin Demirtaş içeride. Niye içeride? Osman Kavala içeride, niye içeride. Ahmet Altan Nazlı Ilıcak içeride, niye içeride? Ali Bulaç da içerideydi. Binali Yıldırım’a söyledim. Ali Bulaç sizin mahalleden dedim. Bir de gerçekten entelektüel derinliği olan birisi dedim. Bunu niye hapse atıyorsunuz siz, hangi gerekçeyle atıyorsunuz.

Oğur: AK Parti’den istifa eden Babacan ve Davutoğlu yeni parti kurma aşamasındalar. Siz bu istifalar için ne düşünüyorsunuz?

Ben Sayın Babacan ile çok fazla ilişkimiz olmadı ama Sayın Davutoğlu ile başbakanlığı döneminde ilişkilerimiz oldu. Zaman zaman bir araya geldik. İlk yaptığı işlerden biri siyasi etik kanununu parlamentoya getirmesiydi. Biz bunu öteden beri savunuyorduk. Parlamentonun işlevini arttırmaları konusundan da çalışmaları vardı. Ama gerçekleşmedi bunlar. Şimdi ayrıldılar ben demokrasiye bundan sonraki siyasal yaşamlarında katkı vereceklerine inanıyorum.

RÖVANŞ OLMAZ, İMAM HATİPLİYE BURS VERİYORUM

(Başörtüsü ve imam hatipler konusunda rövanş olur mu?) Kesinlikle. Ne rövanşı. İnsanların değeri üzerinden rövanş olur mu? Kesinlikle böyle bir şey olmayacak. İmam Hatiplere hiçbir zaman karşı olmadım…Benim imam hatipte burslu öğrencim var burs veriyorum. Çorum’da bir kız çocuğuna burs veriyorum. Çorum’da bir köyde bir şehit ailesini ziyaret etmiştim. Bir kadın geldi kocası vefat etmiş küçük de bir oğlu var. Burs vermeye başladım. Kızımızın dersler fena değil. Bir karşıtlığım olsa ben niye burs vereyim.

Oğur: Kamuda başörtüsü hakkından geri dönüş olmaz diyorsunuz.

Tabii tabii, Kesinlikle. Yok artık böyle bir mesele.

ERDOĞAN DEDİKLERİMİ YAPACAK OLSA…

Taşgetiren: Gözaltındaki anne konusuyla ilgili. Böyle çok olay var. Anne baba cezaevine düşmüş ve çocuklar dede ve nelerinin yanında alanlar var. Bu tür hadiseleri biriktirip doğrudan Cumhurbaşkanına çıksanız. Çünkü yargıyı onun duruşu etkiliyor. Sizin belki Saray’a gitmemek gibi bir takım tercihleriniz var.  Bizzat gidip siz devlet başındasınız bu acıları görmezden gelemezsiniz deseniz. İltisaklı diyerek cezaevinde konanlar var. Yürüyüş yaptınız Ankara, İstanbul arasında…

Bilsem ki Erdoğan benim dediklerimi yapacak ben yarın sabah giderim. Oysa yaptığımız bütün görüşmelerde söylediklerimin hiçbirisi olmadı. Benim gitmem sadece ona meşruiyet kazandırır. Unutulmamalıdır ki biz yargının bağımsızlığını savunuyoruz. Ve kimse bu sorunla uğraşmıyorken ve bize yönelik her türlü suçlamaya rağmen mağdurları gündeme getirdik, gündemde tuttuk, tutuyoruz. Barış Akademisyenlerinin mağduriyetlerini de gündemde tuttuk, tutuyoruz. …Şimdi şu örneği vermek isterim. Osman Kavala’yı geçen mahkemede yargılanırken mahkeme hakimi tahliyesi önünde görüş beyan etti. Hemen derhal mahkeme başkanı değiştirildi. Yeni bir başkan geldi. Dolayısıyla Osman Kavala tutukluluğunda devam kararı alındı. Nesini söyleyeceksiniz kim değiştiriyor bunu. Erdoğan’dan habersiz mümkün değil. Nazlı Ilıcak 50 sefer söyledim. Eline silah alsa tamam. Tek satır CHP lehine bir yazı yazmış da değildir. Ama Nazlı Hanım bir gazetecidir. Onun da kendisine göre bir dünya görüşü bir düşüncesi vardır. Yazar çizer eleştirir vesaire falan. Hatta taraflı bile davranabilir. Ömür boyu müebbet hapis, akıl var mantık var…Tabii eleştiri de aldım. Neden Nazlı Ilıcak’ı Ahmet ve Mehmet Altan’ı dillendiriyorsun diye eleştiri aldım. Yanlışlıkla da orada başlıyor zaten. Benim yandaşım için olunca tamam, öbürü olunca olmaz.  Biz demokrasiyi savunuyorsak herkes için savunmak zorundayız.

O ÇOCUĞUN HAKKINI BİRİ SAVUNMALI

Bir olay anlatayım size. Bir öğretmen kadın 15 Temmuz’un sıcaklığı içinde gözaltına alınmış. Bu kadının özelliği yeni doğum yapmış. Biz kıyameti kopardık. Ya bu çocuğun anne sütüne ihtiyacı var. En azından doktorlar diyorlar ki saat başı anne sütü alacak çocuk… Saat başı iki saatte bir götürün anne sütünü emsin tekrar götürün. Vay efendim sen FETÖ’cüsün. Ya bunun FETÖ’cülükle ne ilgisi var. Kadın zaten gözaltında, varsa bir şey sorgulamayı yap. Ama bu çocuğun annesiyle buluşması lazım. Kıyameti kopardık neyse sonunda geldiler o noktaya. O çocuğun hakkını birinin savunması gerekiyor. Yenikapı’ya giderken de 13-14 madde saydım. Liyakati, ordunun siyasetin dışında kalması ve yargının bağımsız olması gerektiğini saydım. Erdoğan ile görüşmemizde kendisine şunu da söyledim.

SARAYDAKİ LÜKSÜ GÖRDÜM, HARAMDIR DEYİP YEMEDİM

Bir sefer gittim saraya zaten. Orada da pasta getirdiler ama o lüksü gördükten sonra vallahi haramdır diye yemedim. Sadece çay içtim. O kadar. Çünkü o kadar lüks olmaz ya. Bu kadar sefalet varken bu kadar lüks olmaz.

Barış Pınarı’nda kim Türkiye’nin yanında, kim karşısında?

medyabold

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder