19 Mart 2021 Cuma

Rusya ve Çin’e karşı agresif politika: ABD neyi amaçlıyor?

ABD’de 20 Ocak’ta göreve gelen Joe Biden yönetimi, Washington’un geleneksel müttefiklerine karşı oldukça yapıcı bir tavır sergilerken, Rusya ve Çin gibi Amerika’nın 2 küresel rakibine karşı oldukça sert bir tutum sergilemeye başladı.

BOLD – Donald Trump’ın ardından görev gelen Joe Biden yönetiminin ABD’nin 2 küresel rakibi Rusya ve Çin’e karşı politikası sertleşmeye başladı.

Biden, geçtiğimiz günlerde Rusya Devlet Başkanı Putin için ‘katil’ ifadesinin kullanırken; Biden tarafından ‘en büyük jeopolitik zorluk’ olarak tanımlanan Çin’le yapılan ilk üst düzeyli görüşmelerde iki ülke heyetleri arasında karşılıklı suçlamalar ve sert atışmalar yaşandı.

BİDEN PUTİN İÇİN ‘KATİL’ DEDİ, RUSYA BÜYÜKELÇİSİNİ GERİ ÇEKTİ

ABD Başkanı Joe Biden bu hafta içinde ABC News kanalı ile yaptığı söyleşide, Rusya liderinin ‘bir katil’ olduğunu düşündüğünü söyledi.

Biden bu sözleri, Putin’in geçen Kasım ayında yapılan başkanlık seçimlerine müdahaleye onay verdiğini söyleyen Amerikan istihbarat raporunu yorumlarken sarf etti. Raporda Rusya, seçime eski Başkan Donald Trump lehine tesirde bulunmaya çalışmakla suçlanıyordu.

Biden, Putin’in seçime müdahale iddiaları için bedel ödeyeceğini de ifade etti. Beyaz Saray Sözcüsü Jen Psaki de, Rus-Amerikan ilişkilerinin Trump’ın başkanlık döneminden farklı olacağını söyledi ve “Kesinlikle Ruslardan attıkları adımların hesabı sorulacak” diye konuştu.

Biden’ın Rusya lideri Putin hakkında söylediği sözlerin ardından, Rusya’nın Washington Büyükelçisi görüşmeler için Moskova’ya çağırıldı.

ABD’nin, rapordaki saptamalar nedeniyle gelecek hafta Rusya’ya ambargolar uygulaması bekleniyor.

ABD Başkanı Joe Biden’ın kendisine yönelik ‘katil’ suçlamasına yanıt veren Vladimir Putin, Biden’ın kendi özelliklerini başkalarına yansıttığı şeklinde karşılık vermişti.

ABD-ÇİN HEYETLERİ ARASINDAKİ TARİHİ TOPLANTI ‘ATIŞMALI’ BAŞLADI

İki ülke arasında Alaska’nın Anchorage kentinde yapılan görüşmelere ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan, Çin Dışişleri Bakanı ve Dışişleri Merkez Komisyonu Ofisi Direktörü Yang Jiechi ile Çinli yetkili Wang Yi katıldı.

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ile Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan’ın Çinli mevkidaşları ile Alaska’daki görüşmeleri dün başladı. İki ülke yetkilileri arasındaki tarihi toplantı tartışmalı başladı.

Blinken, toplantıda yaptığı konuşmada, Çin heyeti ile Pekin’in Sincan bölgesinde Uygurlara karşı uygulamaları, Çin’in Hong Kong ve Tayvan’a yönelik politikasını gündeme getireceğini ifade etti.

Blinken, Çin’in, attığı adımlarla küresel istikrarı sağlayan kurallara dayalı dünya düzenini tehdit ettiğini belirtti.

Çin ile ABD’nin kendilerine has siyasi rejimlere sahip olduğunu dile getiren Blinken, bu farklılıklara rağmen iki ülkenin iklim ve küresel ekonomi konularında ortak menfaatleri olduğunu söyledi.

Sullivan da “Çatışma peşinde değiliz ancak sert bir rekabetten memnuniyet duyarız” mesajını verdi.

ÇİN’DEN ABD’YE SERT ELEŞTİRİLER

Çin Dışişleri Bakanı ve Dışişleri Merkez Komisyonu Ofisi Direktörü Yang Jiechi ise ABD’yi Hong Kong dolayısıyla uyguladığı yaptırımlar nedeniyle eleştirdi.

Blinken’in siber güvenlik konularını da toplantıda gündeme getireceğini söylemesi üzerine Yang, ABD’nin siber ihlaller konusunda dünyada öncü olduğunu ifade ederek, “Bu konuda başkalarını suçlayamazsınız” dedi.

ABD’nin Çin’e yönelik suçlamalarına da yanıt veren Yang, ABD’yi ima ederek, Çin’in işgalleri, rejimleri devirmeyi ve başka ülkelerin insanlarını katletmeyi kabul etmediğini söyledi.

Çinli Bakan, “ABD’nin önce kendi imajını değiştirmesi ve kendi demokrasisini dünyaya ihraç etmeyi bırakması önemlidir. ABD’de çok sayıda insanın ABD’deki demokrasiye olan güveni çok az” dedi.

Yang, ABD’nin evrensel değerlerden bahsetmesini eleştirerek, “Ne ABD’nin kendisi ne de batı dünyası uluslararası kamuoyunu temsil ediyor” ifadesini kullandı.

Çin’in ABD’nin suçlamalarını kabul etmeyeceğini söyleyen Yang, son zamanlardaki gelişmelerin iki ülke ilişkilerini benzeri görülmemiş zor bir duruma soktuğunu kaydetti.

Bakan Yang, ABD’nin ülkesine yönelik yaptırımlarına ilişkin de “Çin’i boğmak imkansız” dedi.

Yang’ın yaklaşık 18 dakikalık konuşması bitmeden ABD tarafının basını dışarı çıkarmak istemesi de tartışmalara neden oldu.

Çin Dışişleri Bakanı Yang, basının dışarı çıkarılmasını eleştirdi ve bunun kendisine karşı haksızlık olduğunu söyledi.

ABD Dışişleri daha sonra yaptığı açıklamada, heyetlerin iki dakikalık sürelerle konuşması konusunda mutabık kaldıklarını ancak Çin tarafının bu protokolü ihlal ettiğini ileri sürdü.

Çin’in Washington Büyükelçisi Cui Tiankai, Çin basınına yaptığı açıklamada “ABD eğer üst düzey Çinli yetkililerin buz gibi soğuk Alaska’ya sırf taviz vermek için gittiğini düşünüyorsa, bu yanılgıdan vazgeçsin” diye konuştu.

ABD, RUSYA VE ÇİN POLİTİKASINI NEDEN SERTLEŞTİRDİ?

Son günlerde yaşanan bu 2 gelişme ABD’nin Rusya ve Çin’e karşı politikasını Biden yönetimi ile birlikte belirgin bir biçimde sertleştirdiğini gösterdi.

Peki, ABD son dönemde 2 küresel güç olarak ortaya çıkan Rusya ve Çin’e karşı neden agresif bir politika izlemeye başladı? Bu politikayla neyi amaçlıyor? Ve mücadelede hangi araçları kullanıyor?

ABD ‘TEK SÜPER GÜÇ’ OLMA AYRICALIĞINI YENİDEN KAZANMAK İSTİYOR

1990’larda biten Soğuk Savaş’ın ardında dünyada ‘tek süper güç’ konumuna yükselen ABD, bu ayrıcalığını Barack Obama döneminde 2010’lu yıllardan itibaren kaybetmeye başladı.

Özellikle ABD’nin Rusya’nın Kırım’ı ilhakını engelleyememesi, Ukrayna’nın iç savaşla ikiye bölünmesi karşısındaki çaresizliği, 2015’ten itibaren Suriye İç Savaşı’nda Rusya’nın ağırlığını Beşar Esad yönetiminden yana koymasıyla Suriye Devrimi’nin yarım kalması ve Vladimir Putin liderliğindeki Rusya’nın dış politika başarıları ABD’nin ‘hegemon güç’ imajını sarstı.

Aynı dönemde ekonomisi hızla büyüyen Çin’in ‘Yol ve Kuşak Projeleri’ ile Asya’dan Afrika’ya kadar genişleyen etkisi, ABD’nin arka bahçesi konumundaki Pasifik’te (Büyük Okyanus) hızla güçlenerek Washington’un bölgedeki geleneksel müttefikleri Japonya, Güney Kore ve Tayvan’ı tehdit eder hale gelmesi Amerika’nın oldukça kaygılandırır hale geldi.

ABD’nin Avrupa’daki geleneksel müttefikleri ile ilişkilerinin ciddi biçimde bozulduğu Donald Trump döneminde, Amerikan yönetiminin ‘belirsiz’ ve ‘pasif’ Rusya politikası çok ciddi biçimde eleştirildi.

Çin’le ilişkiler ise ‘ticaret savaşları’ nedeniyle sürekli kriz halinde sürdü. 2020 yılı başlarında ortaya çıkan koronavirüs salgını nedeniyle, Trump yönetimi Pekin’e yüklendi. Yeni tip koronavirüs (Kovid-19) için Donald Trump, çoğu zaman ‘Çin virüsü’ ifadesin kullandı. İlişkiler bu dönemde de karşılıklı suçlamalarla ciddi biçimde gerildi.

TRUMP: BİDEN KAZANIRSA, ABD’LİLER ÇİNCE ÖĞRENMEK ZORUNDA KALIR

Çin’e karşı yürütülecek politika, ABD’de 3 Kasım 2020’de yapılan başkanlık seçimleri öncesi gündemin önemli konularından birisi idi.

Eski başkan Donald Trump, seçim öncesi yaptığı bir açıklamada, Biden’ın Çin konusundaki tutumunu eleştirerek, “Seçimleri ben kazanamazsam, Çin ABD’nin sahibi olacak. Sonra da ABD’liler Çince konuşmayı öğrenmek zorunda kalacak.” ifadesini kullanmıştı.

Trump’ın bu suçlamalarına maruz kalan Biden’ın Çin’e karşı daha sert bir tutum almasında etkili olduğu söylenebilir.

Biden döneminde ABD’nin küresel alanda ‘tek süper güç’ özelliğini yeniden kazanma isteğinin de dış politikaya yön veren önemli etkenlerden birisi olduğunu söyleyebiliriz. Bu istek “Amerika geri döndü” sloganında hayat buldu.

DİPLOMASİ ÖNCELİKLİ MÜCADELECİ TAVIR

“Amerika geri döndü” sloganının nasıl gerçekleşeceği ise bu sloganın devamındaki “Diplomasi geri döndü” cümlesinde saklı idi.

20 Ocak’ta görevi devralmasının ardından ilk kurumsal ziyaretini Şubat ayı başında Dışişleri Bakanlığı’na yapan Joe Biden, dış politika önceliklerini açıklamıştı.

Biden, eski Başkan Donald Trump döneminde izlenen dış politikayı büyük ölçüde değiştireceğini ifade etmiş, diplomasiyi merkeze alan ancak bazı öncelikler kapsamında mücadeleden de kaçınmayacak bir dış politika çizgisi izleyeceğini ifade etmişti.

Diplomasinin yeniden merkezde olacağını ifade eden Joe Biden, ABD’nin ihmal ettiği geleneksel ittifakları yeniden inşa edeceğini ve dünya ile yeniden angaje olacağını söyledi.

Biden, konuşmasında Rusya’nın eylemlerine daha net karşılık vereceklerini ve Çin’in küresel saldırılarıyla mücadele edeceklerini söylemişti.

Bu sözler ABD’nin özellikle Rusya ve Çin’e karşı ‘agresif’ bir politika izleyeceğini işaretleri idi.

“RUSYA’DAN HESAP SORMAKTA TEREDDÜT ETMEYECEĞİZ”

Biden, o ziyarette Rusya ile diplomatik angajman halinde olunacağı, ancak Moskova’ya karşı Trump’tan daha sert tutum alınacağı mesajı verdi.

Biden, Vladimir Putin’i ABD seçimlerine müdahale, siber saldırı ve vatandaşlarını zehirleme gibi agresif eylemleri konusunda uyarmış, ‘‘Rusya’dan hesap sorma konusunda tereddüt etmeyeceğiz’’ demişti.

“ÇİN’İN KÜRESEL SALDIRILARIYLA MÜCADELE EDECEĞİZ”

Eski başkan Donald Trump döneminde karşılıklı vergi misillemeleriyle ticaret savaşına giriştiği Çin konusunda ise Biden, ‘‘Çin’in ekonomik istismarıyla, agresif eylemleriyle, insan haklarına, fikri mülkiyete ve küresel düzene karşı saldırılarıyla mücadele edeceğiz’’ demişti.

Biden, Çin’i ABD için ‘en büyük jeopolitik zorluk’ olarak tanımladı.

Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sulliavan daha danışmanlık görevine atanmadan önce, Biden’ın Asya danışmanı Kurt Campbell ile birlikte Foreign Affairs dergisine bir yazı yazmış ve “Çin ile diyalog dönemi sona ermiştir” ifadesini kullanmıştı.

ABD-Çin ilişkilerinin yeni ‘Soğuk Savaş’ şeklinde tanımlanması giderek yaygınlaştı. Bu niteleme, 20. yüzyılın ikinci yarısına damga vuracak şekilde ABD ile Sovyetler Birliği arasındaki uzun süreli rekabete yönelik kullanılıyordu.

“Yeni Soğuk Savaş’ ise 21. yüzyıldaki ABD-Çin rekabeti için kullanılmaya başlandı.

İNSAN HAKLARI ODAKLI DIŞ POLİTİKA

Donald Trump döneminde Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi’nden çekilen ABD, Biden yönetimi ile birlikte Konsey’e yeniden döndü.

İnsan hakları konusunu öncelikli gündem başlıkları arasına alan Biden yönetimi, Rusya ve Çin’i uluslararası alanda sıkıştırma politikasını gütmeye başladı.

Biden, 11 Şubat’ta Çin Devlet Başkanı Xi Jinping ile yaptığı görüşmede Çin’in Hong Kong ve Uygurlara yönelik izlediği politikayı eleştirdi.

Rusya’da muhalif Aleksey Navalny’nin zehirlenmesi, ülkeye dönüşü sonrası tutuklanarak hapse atılması ve Navalny taraftarlarına güvenlik güçlerinin sert müdahaleleri Washington’un tepkisini çeken bir diğer konuydu.

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’ın Avrupalı meslektaşları ile yürüttüğü 2 günlük görüşmeler sonrası AB ve ABD Rusya’ya yönelik eşzamanlı yaptırım kararları aldı.

ABD’de Temyiz Mahkemesi Ekim Alptekin’in Türk hükumeti için ‘illegal lobicilik’ yaptığını tescilledi

medyabold

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder