19 Mayıs 2021 Çarşamba

Avrupa Parlamentosu tarihinin en eleştirel Türkiye raporu oylanacak

Avrupa Parlamentosu, tarihinin en eleştirel Türkiye raporunu oylamaya hazırlanıyor. Taslak raporda, AB’nin Türkiye ile tam üyelik müzakerelerini resmen askıya alması talep ediliyor. Raporda ‘ırkçı ve aşırı sağcı’ olarak tanımlanan ‘Ülkücü Hareket’ için terörist iması da var.

BOLD – Avrupa Parlamentosu’nda (AP) hazırlanan ve Türkiye’ye temel haklar, demokrasi, hukukun üstünlüğü, insan hakları konularında sert eleştiriler yöneltilen ‘2019-2020 Türkiye Raporu’ genel kurul oturumunda görüşüldü.

İspanyol milletvekili Nacho Sanchez Amor tarafından hazırlanan taslak raporda, Avrupa Birliği’nin (AB) Türkiye ile tam üyelik müzakerelerini resmen askıya alması talep ediliyor.

Avrupa Parlamentosu’nun, daha önceki yıllara oranla Türkiye’ye en sert eleştirileri yönelttiği gözlenen raporunun değişiklik önergelerinin ve raporun tamamı üzerindeki oylamaların ardından bugün son halini alması ve kabul edilmesi bekleniyor.

ÜLKÜCÜ HAREKET, TERÖR ÖRGÜTLERİ LİSTESİNE EKLENMELİ

AP ilk defa bir Türkiye raporunda ‘Ülkücü Hareket’in (Bozkurtlar) “AB terör örgütleri listesine eklenmesi” fikrini gündeme taşıdı.

AP Türkiye raportörü İspanyol parlamenter Nacho Sanchez Amor tarafından hazırlanan Türkiye raporuna bu amaçla bir madde eklendi. ‘Irkçı ve aşırı sağcı’ olarak tanımlanan Ülkücü Hareket’in “Sadece Türkiye değil aynı zamanda Avrupa Birliği üyesi ülkelerde de kaygı verici şekilde ilerlediği” görüşü savunuldu.

MHP ile yakınlığına vurgu yapılan hareketin ‘AB terör örgütleri listesine eklenmesi’ ve AB içindeki örgütlenmesinin yasaklanması için inceleme başlatılması istendi. Konuyla ilgili paragrafta Ülkücü hareketin ‘özellikle Kürt, Ermeni veya Yunan kökenliler ve muhalif olarak gördükleri her şahıs için tehdit oluşturduğu’ belirtilerek, etkilerine karşı konulması çağrısı yer alıyor.

FRANSA, ÜLKÜCÜ HAREKETİ YASAKLAMIŞTI

AB içinde bu konuda ilk adım Fransa’da atılmış, Fransız hükümeti 4 Kasım 2020 tarihinde yayımladığı bir kararnameyle, kimi Ülkücülerin Fransa’daki eylemlerini gerekçe göstererek, hiçbir hukuki statüsü olmayan ‘Bozkurtlar’ hareketini yasaklamıştı. Fransa’nın ardından benzer bir girişim Almanya’da da gündeme gelmişti.

AB terör örgütleri listesi AB devlet ve hükümet başkanları tarafından belirlense de, AP tarafından atılan bu adım ilk defa bir AB organının Ülkücü hareket için ‘terörist’ sıfatını kullanıyor olması bakımından önem taşıyor.

RAPORDA NELER VAR?

Avrupa Parlamentosu’nun Türkiye ile olan müzakerelerin sona ermesi çağrısı yaptığı ancak gelinen son noktada Avrupa Konseyi’nin Ankara’ya ilişkilerde yenilenmiş ve genişletilmiş bir pozitif gündem teklifi yaptığı hatırlatılan taslak raporda şu maddeler öne çıkıyor:

AB DEĞER VE NORMLARINDAN UZAKLAŞMA

Bugün AP genel kurulunda oylanacak raporda “Türkiye’nin her geçen gün AB değer ve normlarından uzaklaştığı” belirtilip, “ilişkilerin tarihi planda en düşük düzeyde olduğu, bu durumun da Ankara’nın üyelik ve reformlar konusundaki siyasi iradesi hakkında şüphe uyandırdığı” not ediliyor.

Raporda şu ifadeler yer alıyor:

“Türkiye’nin AB değerleri ve standartlarıyla arasına mesafe koyması ilişkilerde tarihi bir dibin görülmesine neden oldu. Öyle ki, bu durum her iki tarafın da var olan ilişki çerçevesini gözden geçirmesini şart koşmaktadır.”

“Türkiye’nin reform konusundaki isteksizliği daha derinlikli bir ilişki biçiminin önünde engel olmuş ve ilişkiler daha ziyade gündelik ve dönemsel gelişmeler üzerinden pazarlıkla yürütülen bir hale gelmiştir.”

“Üç ana alanda Türkiye’de yaşanan gerileme derin endişe kaynağı halini almıştır: Hukukun üstünlüğü ve temel haklarda yaşanan gerileme, tersine işletilen kurumsal reformlar ve çatışmacı dış politika ile açık bir AB karşıtlığı söylemi. Bu aşamada Türkiye’yi AB vizyonu konusundaki samimiyetini ve bağlılığını sorgulamaya çağırıyoruz.”

Taslak metinde hukukun üstünlüğü ve temel haklar alanında özel olarak değinilen konular ise şunlar:
OHAL Temmuz 2018’de kaldırılmış olmasına rağmen Türk demokrasisi ve temel haklar üzerindeki olumsuz etkileri devam ettiği derin endişe ile not ediliyor.

Baskıcı yönetim tarzının bilinçli, aralıksız, insafsız ve sistematik bir devlet politikası haline gelmiş olması esefle karşılanıyor. Bu baskının başta Kürt aktivizmi olmak üzere 2016 darbe girişiminden önce gerçekleşmiş Gezi protestoları da dahil tüm eleştirel aktivitelere kadar uzandığına dikkat çekiliyor.

Aşırı geniş şekilde yorumlanan ve uygulanan anti-terör yasalarının suiistimal edildiği ve bu kötüye kullanımın artık devlet politikasının ana omurgasını oluşturduğu belirtiliyor. Bununla birlikte PKK şiddeti de kınanıyor ve PKK’nın AB’nin terör örgütleri listesinde yer aldığı hatırlatılıyor.

Hukukun üstünlüğünün erozyona uğradığı ve yargı bağımsızlığı eksikliğinin en acil ve endişe uyandıran sorun olduğu tekrar edilerek savcıların, hakimlerin, avukatların ve baroların üzerinde uygulanan yürütme ve siyaset baskısı kınanıyor.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarının göz ardı edilmesi ve uygulanmaması da bir başka derin endişe konusu olarak belirtiliyor ve alt mahkemelerin anayasa mahkemesinin kararlarına riayet etmediğine dair örneklerin artmasının da aynı şekilde derin endişe yarattığı kaydediliyor.

İfade, medya ve bilgiye erişim özgürlükleri alanında orantısız ve keyfi engellemeler ve kısıtlamalar getirilmesinin ciddi endişeye sebep olduğu ifade edilerek özellikle basın özgürlüğü konusunda atılması gereken adımların acil olduğuna vurgu yapılıyor.

Başta HDP olmak üzere Muhalefet partilerine yönelik saldırı ve baskıların da işleyen bir demokrasinin önünü tıkadığı ve bu durumun da yine derin endişeye neden olduğu kaydediliyor. Selahattin Demirtaş’ın devam eden tutukluluğu şiddetli şekilde kınanıyor.

Türkiye’ye hapisteki tüm insan hakları savunucularını, gazetecileri, avukatları ve akademisyenleri serbest bırakma çağrısı yapılarak Osman Kavala’nın serbest bırakıldıktan sonra yeniden tutuklanması güçlü şekilde kınanıyor.

Otoriter bir yorum ile Cumhurbaşkanlığı sisteminin konsolide edilmesi alarm verici olduğu kaydedilirken gücün Cumhurbaşkanlığında olacak şekilde aşırı merkezileşmesinden derin endişe duyulduğu aktarılıyor.

Demokratik seçimle gelmiş belediyelere somut kanıtlar gösterilmeden kayyım atanması bir kez daha güçlü şekilde kınanırken bu durumun demokrasinin en temel prensiplerine aykırı düştüğü ve milyonlarca kişinin oyunu hiçe saydığı dile getiriliyor.

ASKERİ SEÇENEK TEMELLİ DIŞ POLİTİKA

Türkiye’nin özellikle Yunanistan ve Güney Kıbrıs’a e yönelik politikalarının eleştirildiği raporda, Türk dış politikasının “diplomasi ve diyalog” yerine “askeri seçenekler” temelli yürütüldüğü savunuluyor. Suriye, Libya ve Dağlık Karabağ buna örnek olarak veriliyor.

Yönetici elit içerisinde aşırı milliyetçili söylemlerin daha sık kullanılmaya başlanmasından endişe duyulduğu belirtilerek bunun özellikle AB ve üye devletlere yönelik düşmanca yaklaşımlara dönüştüğü ileri sürülüyor. Dini muhafazakarlığın siyasi hayatta sürekli daha fazla artış göstermesi de bir diğer endişe kaynağı olarak betimleniyor.

Doğu Akdeniz’de devam eden anlaşmazlıktan ötürü derin endişe duyulduğu kaydedilirken Türkiye’nin Yunan ve Rum sularında gerçekleştirdiği tüm aktivitelerin yasadışı olduğu ileri sürülüyor. Bu noktada AB’nin üye ülkeleri ile tam işbirliği içerisinde olduğu yineleniyor. Türkiye’ye tek taraflı yasadışı adımlar atmaktan ve tehditler savurmaktan vazgeçme çağrısı yapılıyor.

Kıbrıs’ta Maraş ve Varoşa’daki sahillerin açılması kınanırken bu adımın karşılıklı güveni sarstığı, bunun da doğrudan müzakereleri zedelediği ifade ediliyor.

Türkiye’den Libya’da barışçıl bir çözüm amacına bağlı kalarak hareket etmesi isteniyor.

Dağlık Karabağ çatışmasında ise Türkiye’nin oynadığı rolden üzüntü duyulduğu, Ankara’nın tarafları şiddeti sona erdirmeye davet etmek yerine bir tarafın askeri adımlarını koşulsuz şekilde desteklediği belirtiliyor.

TÜRKİYE İLE KATILIM MÜZAKERELERİNİN ASKIYA ALINMASI

Türkiye-AB ilişkilerindeki mevcut gidişatın acilen ve tutarlı biçimde tersine dönmemesi halinde Türkiye ile katılım müzakerelerinin askıya alınması, tarafların daha gerçekçi biçimde ve üst düzey diyalog çerçevesinde ilişkileri gözden geçirmesi ve gerektiği takdirde gelecek için yeni ilişki modelleri arayışına girmesi isteniyor. İki taraf arasındaki gerginlik tamamen sonlandıktan sonra ilişkilerin mevcut çerçevesini ve gelecek için yeni ilişki modellerini görüşmek üzere Türkiye ve AB yöneticileri arasında özel bir toplantı düzenlenmesi öneriliyor.

Parlamento buna rağmen, “Türk hükümeti üzerinde baskı uygulamak ve kendisiyle yapıcı diyalog için en kuvvetli aracın hâlâ üyelik süreci olduğunu”, salt çıkar üzerine kurulu bir ilişkinin Türkiye’nin daha demokratik bir modele doğru ilerlemesine katkı sağlamayacağını not ediyor.

GÜMRÜK BİRLİĞİ ANLAŞMASININ GÜNCELLENMESİ

Gümrük Birliği’nin modernizasyonunun iki tarafın da çıkarına olacağı yineleniyor. Bunun ekonomik açıdan Türkiye’ye bir AB çıpası sağlayacağı ve Avrupa ekseninde tutacağı hatırlatılıyor. Ancak bu güncellemenin de yine Türkiye’deki insan hakları ve temel özgürlüklerin durumu göz önüne alınarak yapılabileceği hatırlatılıyor. Bu nedenle var olan durumda Gümrük Birliği’nde herhangi bir güncellemenin gerçekçi bir vizyon olmadığı ifade ediliyor.

Türkiye AB savunma projesinde yer almak için başvurdu

Avrupa Parlamentosu tarihinin en eleştirel Türkiye raporu oylanacak yazısı ilk önce BoldMedya üzerinde ortaya çıktı.

medyabold

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder