Kızıltepe JİTEM Davası’nda mahkeme tüm sanıkları beraat ettirdi. Davada sadece Nurettin Yalçınkaya’nın hikayesi bile Türkiye gerçeğine dair çok şey anlatıyor.
BOLD – Mardin’in Kızıltepe ilçesinde 1992-1996 yılları arasında 22 sivilin asker ve korucular tarafından öldürülmesine ilişkin açılan ve kamuoyunda “Kızıltepe JİTEM Davası” olarak bilinen davada yargılanan sanıklar hakkında Ankara 5’inci Ağır Ceza Mahkemesi, davanın zamanaşımından düştüğünü belirterek tüm sanıklar yönünden beraat kararı verdi.
Kızıltepe’de 1992 ile 1992 yılları arasında öldürülen Abdulvehap Yiğit, Süleyman Ünal, Mehmet Nuri Yiğit, Tacettin Yiğit, Zübeyir Birlik, Abdulbaki Birlik, Kemal Birlik, Zeki Alabalık, Menduh Demir, Nurettin Yalçınkaya, Necat (Şemsettin) Yalçınkaya, Mehmet Emin Abak, Hıdır Öztürk, Abdulvahap Ateş, Mahmut Abak, Yusuf Tunç, Şeyhmus Kaban, İzzettin Yiğit, Yusuf Çakar, Abdurrahman Öztürk, Mehmet Ali Yiğit ve Abdulbaki Yiğit’in cenazeleri farklı tarihlerde toplu mezarlar ve su kuyularında bulundu.
Bu isimlerden 1995 yılında kardeşi Necat Yalçınkaya ile birlikte askeri kıyafetli kişiler tarafından gözaltına alınan ve kendisinden bir daha haber alınamayan Nurettin Yalçınkaya’nın kemikleri, yapılan ihbarlar sonucu 2008 yılında Kızıltepe’ye bağlı Katarlı (Buqetêr) köyünde açtırılan su kuyusunda bulundu. Kardeşi Necat Yalçınkaya’nın kemikleri de aynı kuyudan çıkarıldı. İstanbul Adli Tıp Kurumu’na gönderilen kemiklerle ilgili 2013 yılında aileden alınan DNA örneklerinin tutması sonrası cenazeler Yalçınkaya ailesine teslim edilmiş, İstanbul’da defnedilmişti.
ÖLÜYÜ SEGBİS’E BAĞLAMAK İSTEYEN DEVLET
Öldürüldüğü tespit edilmesine rağmen savcılığın Yalçınkaya’nın ölüm raporunu dosyaya koymamasından kaynaklı nüfus kayıtlarında yaşıyor olarak göründüğü ortaya çıkmıştı. Savcılık makamı, Nurettin Yalçınkaya’nın eşinin 2011 yılında açmış olduğu boşanma davasını gerekçe göstererek, DNA örnekleri ile yaşamını yitirdiği ortaya konan ve defnedilen Yalçınkaya’nın yaşadığı iddiasını ortaya attı.
Davanın 14 Eylül 2017 tarihinde görülen 11’inci duruşmasında DNA eşleşmesi öldürüldüğü ispatlanan Nurettin Yalçınkaya hakkında sanık avukatlarının bir boşanma davası açtığı ve 2010 yılında boşandığına dair dosyayı mahkemeye sunduğu ortaya çıktı.
Daha sonra ise Aziz Nesin’in “Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz” hikayesini akıllara getiren gelişmeler yaşandı.
Mağdur avukatlarının tüm taleplerini reddeden mahkeme heyeti tüm celseler boyunca Yalçınkaya’nın yaşayıp, yaşamadığına dair boşanma davası belgeleri ve eşi Zeynep Yalçınkaya’nın ifadesinin alınmasına yönelik müzekkere yazdı.
Davanın görülen 12’nci duruşmasında iddia makamının talebinin de üzerine çıkan mahkeme bu defa Ali Tıp Kurumu (ATK) tarafından DNA eşleşmesi gerçekleştirilen ve İstanbul Beyoğlu Sütlüce Mezarlığı’na defnedilen Yalçınkaya’nın nüfusa kayıtlı olduğu köyde araştırma yapılmak üzere Kızıltepe İlçe Jandarma Komutanlığı’na müzekkere yazdı.
Mahkeme, “Pendik 2. Aile Mahkemesi’nin 2009/483 esas nolu kararında davalı Nurettin Yalçınkaya’nın bildirdiği Hacıahmet Mahallesi Atalar Sokak No:5 22/9 Kasımpaşa İstanbul adresinden Nurettin Yalçınkaya’nın beyanı alınmak üzere Çağlayan nöbetçi ACM’ne talimat yazılarak, tanık sıfatı ile beyanı alınmak üzere hazır edilmesinin istenilmesine, ifadesinin bizzat mahkememizce Ses Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile alınmasına…” şeklinde yazdığı müzekkere ile Yalçınkaya’nın SEGBİS ile duruşmaya bağlanması istedi.
DURUŞMALARDA YAŞADI KARARDA ÖLDÜ
Mahkeme Yalçınkaya’yı SEGBİS’e bağlayamadı. Yalçınkaya’nın eşi Zeynep Güven’in (Yalçınkaya) beyanlarını talimatlı duruşma aracılığıyla alan mahkeme heyeti mağdur avukatlarına talimatlı duruşma hakkında bilgi vermeden, eş Yalçınkaya’nın beyanlarını duruşmada okudu.
Zeynep Güven, verdiği beyanda Nurettin Yalçınkaya’nın öldüğünden haberi olmadığını, boşanma davası açtığını ve Nurettin Yalçınkaya’nın hiçbir duruşmaya gelmediğini ifade etti. 28 Mayıs’ta görülen 17’inci duruşmada iddia makamı mütalaasında Yalçınkaya yönünden “Ölümü kesin olmadığından karar verilmesine yer olmadığına” karar verilmesini istedi.
Mağdur avukatları tarafından Yalçınkaya yönünden eğer yaşadığına inanılıyorsa mezarının açılması ve DNA testi yapılması talep edildi. Ancak mahkeme heyeti SEGBİS’e bağlamak isteyecek kadar yaşadığına inandığı Yalçınkaya’yı son duruşmada ölü kabul etti.
Heyet, Yalçınkaya’nın ölüme dair araştırma yapmadan tüm sanıkları da beraat ettirdi.
YAŞAR NE YAŞAR NE YAŞAMAZ
Aziz Nesin, 1977 yılında “oyun-roman” tarzında ele almış olduğu “Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz” adlı eserinde Türkiye bürokrasisini eleştirirken, devletin “işine geldiği” zaman bir kişiyi ölü ya da yaşıyor olarak gösterebildiğini anlatıyor. Esere göre ana karakter Yaşar ilk olarak devlet okuluna yazılmak istediğinde bir kimliğe sahip olamayacağını öğreniyor. Çünkü kayıtlara göre, 1915 yılında Çanakkale’de yaşamını yitirmiştir. Bu sebepten ölü olarak gözüktüğü ve ona kimlik verilemeyeceği söylenir. Sonrasında ise Yaşar’ın 1935’de Dersim’de tekrar yaşamını yitirdiğinin kayıtlarda yer aldığı ortaya çıkar. Ancak nüfus müdürlüğüne göre Yaşar’ın ikinci defa yaşamını yitirmiş olması da yanlış değildir. Bu nedenle kendisine kimlik verilmez. Ama devletin işine geldiğinde Yaşar’ın kimliği varmış gibi işlem yapılıp, askere alınır, vergi borcu çıkarılır.
medyabold
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder