New York Times’ta bir anda ortadan kaybolan aileler ve rejimin resmi belgeleriyle Uygur Türkleri’ne yönelik tüm ağır hak ihlallerinin belgeleri yayınlandı.
BOLD – Amerikan New York Times gazetesi Çin rejiminin ağırlıklı olarak ülkenin batısındaki Doğu Türkistan (Şincan) bölgesinde yaşayan Müslüman Uygurlara yönelik gerçekleştirdiği ağır insan hakları ihlallerini gözler önüne seren belgeler yayınladı.
Sızan belgeler Çin’in Müslümanları toplu tutuklamalarını nasıl organize ettiğini ortaya çıkardı’ başlığıyla haberleştirilen 400 sayfalık iç yazışmalarda rejimin etnik azınlığa karşı eşi görülmemiş bir baskı uyguladığı belirtiliyor.
Haberin özeti şu şekilde:
Öğrenciler, sınavlardan sonra dinlenmek ve yaz tatillerini Çin’in uzak batı kısımlarında aileleri ile birlikte geçirmek için sömestr sonunda biletlerini rezerve ediyorlar.
Ancak çok geçmeden ebeveynlerinin gittiği, akrabalarının kayıplara karıştığı ve komşularının bulunamadığı söylenecek. Çünkü hepsi Müslüman etnik azınlıklar için inşa edilen ve gittikçe büyüyen toplama kamplarında tutuluyorlar.
Şincan’daki yetkililer bölgenin barut fıçısı olduğunu ve bu yüzden de hazırlık yaptıklarını belirtiyor. Yönetimden yerel yetkililere gönderilen gizli direktiflerde geri dönen öğrencilerin hemen alıkonarak sessiz olmalarının istendiği belirtiliyor. Direktifte, ‘Ailem nerede?’ gibi belirgin sorularla başlayan sorgulamalara ne tür cevaplar verileceğine dair bürokratik bir rehber de bulunuyor.
Cevaplar ise, “Hükümet tarafından kurulan eğitim okullarındalar” ifadesiyle başlıyor. Öğrencilerin ısrarda bulunmaları durumunda ise yetkililer, “Aileleriniz suçlu değiller, şu anda bu okulları terk edemezler” şeklinde karşılık veriyor.
Soru cevap kısmında gizli bir tehdit de var: Ailelerinizin davranışları bu kamplarda kalış sürelerini kısaltıp uzatabilir.
Yetkililere, “Eminiz ki siz de onları destekleyeceksiniz, çünkü bu onlar için en iyisi, ve sizin için de” şeklinde sözler söylemeleri de tavsiye ediliyor.
403 sayfalık dahili belge, onyıllar sonra Çin Komünist Partisi’nden sızdırılan ve New York Times’ın ele geçirdiği en önemli bilgilerden biri olarak değerlendiriliyor. Belge aynı zamanda Şincan’da yaklaşık bir milyon etnik Uygur, Kazak ve diğer azınlıkların son üç yılda toplama kampları ve hapishanelerde tutulmasını gösteren eşi görülmemiş bilgileri de içeriyor.
Uluslararası eleştirileri reddeden Komünist Parti bu kampların mesleki eğitim merkezleri olduklarını ve radikalizmle mücadele için hafif metotlar içerdiğini öne sürüyor.
Ancak belgeler, tasavvurların zorlandığını, onu tasarlayan ve yöneten yetkililerin sözleri ve emirleri ile doğrulamaktadır.
Her ne kadar hükümet, Şincan’daki uygulamaları kamuoyuna iyiliksever ve istisnai olarak tanıtsa da, iç yazışma belgelerinde acımasız ve olağanüstü bir mücadeleyi tartışıp organize ettikleri görülüyor.
Belgelerde üst düzey parti liderlerinin toplu gözaltılar da dahil olmak üzere aşırıcı şiddet olaylarına karşı sert ve acil bir eylem emirleri verdikleri ve sonuçlarını da soğukkanlılıkla tartıştıkları görülüyor.
Belgelerde çocukların ebeveynlerinin götürülmelerini izledikleri, öğrencilerin okul harçlarını kimin ödeyeceğini sordukları ve ekinlerin insan eksikliğinden dolayı toplanamadığı da belirtiliyor ve yetkililere, insanlara sessiz olmaları durumunda Komünist Parti’nin yardımını alacaklarını söylemeleri isteniyor.
Sızan belgeler Mao döneminden bu yana, Çin devletinin gizli makinelerinin en kapsamlı hapsetme mücadelesini nasıl yürüttüğünü de ortaya koyuyor. İfşa belgelerinde şunlar var:
2014 yılında Uygur militanlarının bir tren istasyonunda 150’den fazla kişiyi bıçaklayarak 31 kişiyi öldürmesinden sonra Şincan bölgesine giden Çin Devlet Başkanı Xi Jinping’in ne tür önlemler alınacağına dair yaptığı özel konuşmalar. Jinping konuşmalarında hiçbir şekilde merhamet gösterilmemesi çağrısında bulunuyor.
Yurtdışındaki özellikle İngiltere’deki terör saldırıları ve ABD’nin Afganistan’daki askerlerini çekmesi Çin yönetiminde korkuya sebep oldu ve bu baskınları düzenlemesinin yolunu açtı. Xi de parti yöneticilerine tıpkı ABD’nin 11 Eylül terör saldırısından sonra başlattığı ‘terörle savaş’ stratejisinin izlenmesini istedi.
Şincan’daki toplama kampları, 2016 yılında bölgenin Komünist Parti başkanlığına ateşli bir isim olan Chen Quanguo’nun getirilmesinden sonra hızla artmaya başladı. Xi’nin sözlerini bu operasyonları başlatmak için kullandı ve toplanması gereken herkesin toplanması emrini verdi.
Baskı, yerel yöneticilerde, etnik tansiyonu yükselteceği ve ekonomik büyümeyi etkileyeceği gerekçesiyle şüpheyle karşılandı. Ancak Chen, bazı tutukluları sessizce serbest bıraktığı gerekçesiyle bölgedeki yöneticilerden birini tutuklatması da dahil karşı çıkanlara karşı sert tedbirler uyguladı.
Belgelerin 150 sayfasında Uygurların gözetlenmesi ve Uygur nüfusunun kontrol altına alınması, Çin’in diğer bölgelerinde İslam’a yönelik sınırlamaların getirilmesi de bulunuyor.
Belgelerde parti içinde daha önce bilinenden daha fazla bir huzursuzluk olduğu da ortaya çıkıyor. Belgeler siyasi bir grup tarafından ortaya çıkarıldı
Nüfusunun yarısı Müslüman olan ve zengin yeraltı kaynaklarına sahip 25 milyonlu Şincan bölgesi ile ilgili politikalar genellikle büyük bir gizlilik içinde yürütülüyor.
2017 yılında başlanan tutuklamalarla yüzbinlerce Uygur, Kazak ve diğer azınlıklar beyin yıkama ve sorgulamalara maruz bırakılarak sekülerleştirilmeye ve parti taraftarı olmaya zorlanıyorlar.
Hükümet, Şincan’ın en zeki öğrencilerini Çin’in farklı bölgelerinde üniversitelere göndererek, yeni nesil Uygurların partiye sadık birer sivil görevli ve öğretmen olmalarını sağlamaya çalışıyor. Bu baskı o kadar geniş bir şekilde yapılıyor ki, yöneticiler dahi bu duruma kızıyor.
Belgelerde, “Çin’in diğer bölgelerinden dönen öğrenciler çok geniş sosyal bağlara sahipler ve WeChat, Weibo ve diğer sosyal medya platformlarından doğru olmayan görüşler dile getiriyorlar. Bunun etkileri çok geniş ve bunu engellemek çok zor” deniyor.
Belgelerde öğrencilerin ailelerinin başına gelenlerden dolayı telaşa kapılabilecekleri, bunun için de tecrübeli yerel yetkililer ve polislerin bu öğrencilerle görüşmeleri isteniyor.
Direktiflere göre yetkililerin öğrencilere “Endişelenmenize kesinlikle gerek yok. Eğitim süresince okul harcı alınmayacak, yiyecek ve hayat standartları yüksek olacak” denmesi isteniyor. Ayrıca öğrencilere tutuklu ailelerinin çok daha iyi yaşam koşullarına sahip olduklarının söylenmesi, aileleriyle görüşmek isteyen öğrencilere, görüntülü görüşme ayarlayabilecekleri de söyleniyor. Ancak öğrenciler bunun akabinde başka sorular sormaya başlıyor: “Ailelerimiz ne zaman serbest bırakılacak? Eğer bu bir eğitim ise, neden eve gelemiyorlar?, Ayrılmak isteyebilirler mi? Ailem yokken ben derslerimle nasıl ilgilenebilirim?”
Ancak yetkilerin öğrencilere, ailelerinin İslami radikalizm virüsüne tutuldukları, bundan dolayı da karantina altına alınmaları ve tedavi edilmeleri gerektiğinin söylenmesi isteniyor. Tedavi edilmenin ise yaşı yok. Belgelere göre öğrencilere, davranışlarının ailelerinin puanlarını etkileyeceği, bundan dolayı da öğrencilerin günlük davranışlarına dikkat etmeleri gerektiği de söyleniyor.
Toplu tutuklamaların geçmişi, Xi Jinping’in devlet başkanı olduktan sonra bölgeye 2014 yılında yaptığı ilk ve tek ziyaretle başlayan şiddet olaylarına kadar gidiyor. Bölgeye dört günlük bir ziyaret gerçekleştiren Xi, bölgede iken Urumçi tren istasyonunda patlayan bir bomba ile 80 kişi yaralandı. O olaydan önce de bıçaklı saldırıda 31 kişi ölmüştü. Ziyaretten yaklaşık bir ay sonra da Urumçi’de bir semt pazarına düzenlenen bombalı saldırıda en az 39 kişi öldü. Bu olaylardan sonra da Xi, mevcut projeyi yürürlüğe koydu.
Komünist Parti’nin ilk lider kadrolarından birinin oğlu olan Xi’nin babası gibi etnik azınlıklara karşı daha esnek bir politika izleyeceğini düşünüyordu. Ancak konuşmalarında Sovyetler Birliği örneğini gösteren Xi, ideolojik gevşeklik ve cesaretsiz liderliğin Sovyetler’i çöküşe götürdüğünü belirtiyor.
Çin genelinde partiye yönelebilecek tehlikeleri bertaraf etmek amacıyla pek çok insan hakları avukatı ve muhalif tutuklama furyası sonucu ortadan kayboldu. Şincan’daki konuşması sırasında ekonomik büyümenin etnik ayrılıkçılığın ilacı olmadığını da vurgulamıştı. Buna örnek olarak da Baltık ülkelerinin Sovyetler Birliği’nin en gelişmiş ülkeleri olmasına rağmen ilk ayrılan ülkeler ve nispeten daha gelişmiş Yugoslavya’nın dağılmasını gösterdi.
medyabold
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder