2 Şubat 2021 Salı

Acun Karadağ: Eğer haklar dışarıda alınıyorsa hapisteki tutsaklar da rahat eder!

Ankara’da ‘işimi geri istiyorum’ protestoları yaptığı gerekçesiyle tutuklanarak 6 ay cezaevinde tutulan KHK’lı öğretmen Acun Karadağ: “Eğer muhalefet varsa, eğer haklar dışarıda alınıyorsa hapisteki tutsaklar da rahat eder. Eğer dışarısı suskunsa içeriye zulüm etmek çok kolay.”

BOLD – Erdoğan yönetiminin 15 Temmuz sonrası uyguladığı OHAL döneminde çıkardığı KHK ile ihraç edilmesinin ardından Ankara Yüksel Caddesi’nde ‘işimi geri istiyorum’ eylemleri yapan öğretmen Acun Karadağ, altı aydır tutuklu bulunduğu cezaevinden tahliye edildi. Gazete Duvar’dan Serkan Alan’a konuşan Karadağ, kronik rahatsızlıkları varken pandemi döneminde cezaevinde kaldı. İki kez çıplak aramaya maruz kaldığını anlattı. Yüksel Direnişi’nin kriminalize edilmeye çalışıldığını söyleyen Karadağ’a göre tutuklanmalarında amaç, ‘İşimi geri istiyorum’ talebinin yayılmasına engel olmaktı.

Karadağ gibi işlerine geri dönme talebiyle eylem yapan Alev Şahin, Mahmut Konuk, Armağan Özbaş, Mehmet Dersulu, Nazan Bozkurt da terör örgütü üyeliği suçlamasıyla Ankara 28’inci Ağır Ceza Mahkemesinde yargılanıyor.

TOPLUM HARAKETLİLİĞİNDEN KORKUYORLAR

Gözaltı sürecinde ve cezaevinde yaşadıklarını anlatan Karadağ, dört tane kronik rahatsızlığı olduğunu belirtti. Karadağ şu ifadeleri kullandı: “Kızıma nişan yapmaya üç gün kala gözaltına alındım. İnsan, ‘Çok acil bir şey miydi?’, ‘Bir yerlerde birilerine zarar mı veriyordum?’ diye düşünüyor. Birisi seri katildir, ikinci cinayeti işlememesi için alırsınız bir yere kapatırsınız. Böyle bir şey değil. Zaten pandemiden dolayı mart ayından hazirana kadar hiç dışarıya çıkmadım. Kamuoyunu etkileyen Yüksel Direnişi’nin toplumdaki etkisi açısından gözaltına aldıklarını düşünüyorum. Çünkü sonradan gördük Ankara’ya kimseyi sokmadılar. Ankara’da çok küçük bir hareketlilik bile istemiyorlar. Toplum hareketliliğinden çok korkuyorlar.”

“ÇIPLAK ARAMA DİYE BİR ŞEY VAR!”

Maruz kaldığı çıplak aramanın da detaylarını paylaşan Karadağ şöyle devam etti: “Sincan Hapishanesine siyasi polis bizi teslim etti. Oradan sonrasına polis girmemesi gerekirken arama odasına götürüldük. Orada bir kadın polis arama odasına girdi. Orada iki gardiyan vardı, onlara arama konusunda talimat verdi. Ömer Faruk Gergerlioğlu da duyuruyor. “Yok yalan söylüyor” diyorlar ama bunu birebir kendim yaşadığım için biliyorum. Çıplak arama diye bir şey var. Gerçekten soyuldum. Üstüm başım her şeyim çıkartıldı. Üstelik de emniyetten gelmeme, orada aranmama rağmen çıplak aramaya maruz kaldım. Onursuz aramaya tabi tutuldum. Oradan sonra hücrelere götürüldük. 14 gün arayla iki kere test olduk, karantina sürecini geçirdik.”

KENDİ ELLERİYLE SOYDULAR

Çıplak aramayla ilgili görevliler hakkında suç duyurusunda bulunduğunu aktaran Acun Karadağ, “Sincan’da mahkemeye getirildiğimde bir daha çıplak aramaya tabi tutuldum. Onunla ilgili de yarın suç duyurusunda bulunacağım” dedi. Kayseri’deki hapishaneden bir günlüğüne Sincan Cezaevi’ne gittiğini anlatan Karadağ şunları söyledi:

“Mahkemeye gideceksiniz, belki oradan tahliye olacaksınız. Hapishaneden jandarmayla gelmişiz. Devletin kurumları ikisi de. İçeride rahatlıkla elle arama yapabilir. Ben kollarımı açtım iki yana. Hırkamı çıkartayım arayın, dedim. Öyle değil, dedi bir görevli. Nasıl yani, dedim. Hepsini çıkaracaksınız, dedi. Ben de bunu yapmayacağımı söyledim. Sonra gitti üç gardiyan daha getirdi yanında ve beni kendileri soydular. Sonra da, eğer soyduğunuz gibi üstümü giydirmezseniz böyle çıplak kameraların önüne çıkacağım ve teşhir edeceğim, dedim. Böyle bir tehditle karşılaşınca pantolonuma kadar giydirdiler. Düğmesine kadar iliklediler. Çorabımı giydirmediler bir. O çıplak aramadan sayılmıyor gibi düşündüler sanırım.”

HAKLAR DIŞARIDA ALINIYORSA TUTSAKLAR DA RAHAT EDER

2013’te sendikal eylemlerden kaynaklı 176 arkadaşıyla birlikte gözaltına alındığını hatırlatan Acun Karadağ, “86 kişiyle birlikte ben altı ay tutuklu kalmıştım. Sonra da tahliye olduktan sonra öğretmenlik görevime devam ettim” diye konuştu. 2013 yılında yaşadıklarıyla 2020’dekilerin karşılaştırılamaz olduğunu belirten Karadağ, sözlerini şöyle sürdürdü: ”

“Evet çıplak arama o dönemde de vardı. Dışarıda bir Gezi ayaklanması, hareketlenme ve muhalefet vardı. Hapishanelere bu kadar yüklenemiyorlardı. İçeriyi belirleyen dışarısıdır. Eğer muhalefet varsa, eğer haklar dışarıda alınıyorsa içerideki tutsaklar da rahat eder. Eğer dışarısı suskunsa içeriye zulüm etmek çok kolay. Dört duvar arasındasınız, sesinizi duyurmanız çok zor. 2013’teki hapishanelerin durumunu Gezi ayaklanması sürecine bağlıyorum.”

SİZ NİYE GÜVENİYORSUNUZ?

Terör örgütü üyeliği suçlamasıyla yargılanan Karadağ, devletin çivisinin çıktığını vurguladı ve “Ben şimdi hangi yargıya güveneyim” diye sordu. Karadağ, “İçişleri Bakanı’na güvenmiyorum, güvenmek zorunda da değilim. Onun emrindeki polis teşkilatının içerisinde 40 bin polis terörist ibaresiyle ihraç etti iktidar ve 40 bin terörist daha çıkmayacağını bize kim garanti edebilir? Bu anlamda Emniyet teşkilatına ve fezlekesine güvenmiyorum. Siz niye güveniyorsunuz” ifadelerini kullandı.

DİRENİŞİN ETRAFINDA MİLYONLAR TOPLANIR

Karadağ, Yüksel Direnişi’nin önemini de şöyle anlattı: “Direnişte olanları bitenleri her şeyi anlattım. Bu direniş illegal ilan edilmese polis müdahale etmese ne olur? Etrafında milyonlar toplanır. İllegal ilan edilmesi gerekir ki bu direniş ortadan kaldırılabilsin. ‘İşimi geri istiyorum’ talebi yayılmasın. İşsizlik, yoksulluk, işten atılmalar arttıkça bu slogan Türkiye’nin her yerine yayılacak. Bu kaçınılmaz bir şey. Bu sloganı günde iki kere haykıran birileri birilerine örnek olacak. İşten atılan işimi geri istiyorum diyecek.”

medyabold

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder