16 Mayıs 2020 Cumartesi

Akşener: Erdoğan 2023’te Cumhurbaşkanı seçilemez

İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener, AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın kullandığı dilin, halk ile arasını açtığını ve bu nedenle Erdoğan’ın 2023 yılında yeniden Cumhurbaşkanı seçilemeyeceğini söyledi.

BOLD – TELE 1’de Uğur Dündar’ın Demokrasi Arenasında yayına katılan Meral Akşener, Millet İttifakı belediyelerinin yaptıkları yardımların engellenmesinin vatandaş nezdinden ters tepeceğini belirtti.

Memleket Masası teklifinin iktidar tarafından kabul görmesi durumunda bazı önerilerde bulunacaklarını belirten Akşener, “O çirkin katliam çağrılarını ima edenlerle ilgili hukukun işletilmesini isteyecektik. Ne demektir, eşleriniz ve karılarınız gibi bir sözü nasıl söyleyebilir bir insan. Şimdi bu cinnetin önüne geçilmesini isteyecektik” dedi.

Erdoğan’ın İstanbul seçimlerini iptal ederek milletle inatlaşmaya başladığını söyleyen Akşener, Erdoğan’ın 2023 Cumhurbaşkanlığı seçimini kaybedeceği iddiasında bulundu. Akşener, “Ben Sayın Erdoğan’ı gerçekçi olarak tanırım, rasyonalitesini kaybetti. Eğer Saray’a girmeseydi, o keneler kendisine yapışamazdı. Uygun ortam bulamazlardı… 2023’te Sayın Erdoğan seçilemeyecek. Çünkü bu milletin feraseti böyle bir şeydir. Eğer bu olmasaydı, Erdoğan’ın partisi birinci parti olamazdı. Dolayısıyla güç zehirler, mutlak güç daha da zehirler. Şimdi göreceksiniz bu dil, Sayın Erdoğan’ın seçilmesine mani olacak” ifadelerini kullandı.

Akşener, Memleket Masası önerisinin kabul görmediğini belirterek, “Şu anda Sayın Devlet Bahçeli’nin ve Ömer Çelik’in partisi adına verdiği beyanatlara bakıldığında Sayın Erdoğan tarafından böyle bir masa kurulamayacağı anlaşılıyor. Yani herhangi bir ümidim yok ama keşke olabilse. Hükumetimiz ve dar gelirli vatandaşlar için keşke olabilse” dedi. Akşener, şunları kaydetti:

MEMLEKET MASASI MESELESİ

Şimdi ne dendi. ‘Londra’dan üst akıl ekonomimize saldırıyor, Türk ekonomisini yıkmak için düğmeye basıldı’ dedi. Damat dedi, sayın Erdoğan da bunu olumladı. Bu kanaat beyan edildikten sonra propagandist medya bu sözleri söylemeye devam etti. Ben İYİ Parti Genel Başkanı olarak, Suriye meselesinden sonra da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Memleket Masası kurmasını önermiştim. Dolayısıyla o masanın etrafında ister tek tek ister bir arada verilecek bir fotoğrafın yurt dışında önemli tesiri olduğunu göstermek için önemliydi.

İHTİYAT AKÇESİ VE İŞSİZLİK FONU’NUN NE OLDUĞU BELİRSİZ

Türkiye çok kırılgan bir ekonomi ile yakalandı bu salgına. İş yerleri kapandı. Hizmet sektörü ve işletme sahipleri önemli zarar gördü. Küçük işletmelerin 2 ile 11 arasında değişen çalışanları var ve esnaf yeniden müşteriyi nasıl bulacak. Böyle bir sorunumuz var ve ekonomi zaten kırılgandı, biz böyle bir durumda yakalandı. İhtiyat akçesi ve işsizlik fonu ne olduğu belirsiz bir durumda. Bakan’ın Londra sözleri ortaya çıkmadan da biz Sayın Erdoğan’ın, anayasamızın tüm milleti temsilcisi olduğunu söylüyoruz. Biz sahadayız, bilgilerimizi paylaşmak için kendisine bu öneride ve çağrıda bulundum. Ancak en azından hakaret edilmemişti ve çemkirilmemişti. Madem üst akıl bizim ekonomimiz çökertmek için saldırıyor. Dijital iletişim üzerinden veya Sayın Erdoğan tek tek hepinizin fikirlerini almak üzere hepimizi dinlemesini gerektiğini söyledi. Şimdi Cumhur İttifakında MHP ve AK Parti’nin yerine diğer destekleyen partiler, Vatan Partisi ve Büyük Birlik Partisi’nin de davet edilmesi gerektiğini söyledim. AK Parti Genel Başkanı adına sözcü Ömer Çelik bir cevap verdi. Bugün itibariyle Sayın Bahçeli, masanın altında FETö’nün olacağını söylemiş. O zaman biz bu masayı şeffaf kurabiliriz. Altında üstünde ne var anlaşılır.

KATLİAM ÇAĞRILARINA HUKUK İŞLETİLMELİ

Biz bu masada ne konuşacaktık. Esnafın durumunu soracaktık. Bugün programa çıkmadan önce esnaflarımızdan bana birçok talep geldi. Biz, esnafın borçlarının 2021’e kadar ertelenmesini önerecektik. Şimdi, tarım tarım diye geziyoruz. Tarım ile ülkeyi kalkındırmaktan ziyada, gıdada ciddi problemler yaşanılacağı anlaşılıyor dünyada. Biz de düne kadar ihmal edilen tarım konusundaki önerilerimizi söyleyecektik. Programın başında ben sizi dinledim. O çirkin katliam çağrılarını ima edenlerle ilgili hukukun işletilmesini isteyecektik. Ne demektir, eşleriniz ve karılarınız gibi bir sözü nasıl söyleyebilir bir insan. Şimdi bu cinnetin önüne geçilmesini isteyecektik. Millet İttifakı belediyelerinin yaptıkları yardımların engellenmesinin de vatandaş nezdinden ters tepeceğini söyledi.

DİNİMİZDE KADIN VE ÇOCUĞUN TEHDİT EDİLDİĞİ BİR SÖYLEM OLAMAZ

Bin lira ödemeleri ile ilgili bu paraların yetmeyeceğini söyleyecektik. Çalışamayanların çocuklarının o maaşa ortak olduğu bir dönemdeyiz. Millet İttifakı belediyeleri ile ilgili onları iteklemeyin, aranızdan atmaya kalkışmayın diyecektim. Londra’daki meseleyi bize anlatın, biz de üzerimize düşeni yapalım diyecektik. Dolayısıyla ben bu dili, öfkeyi, hakaret etme konusundaki tutumu anlamakta çok zorlanıyorum.Söyledikleri ile yaptıkları birbirini tutmuyor. Şimdi, ben buradan aracılığınızla AK Parti’ye oy veren dindar ve muhafazakâr insanlara seslenmek istiyorum. Hiçbir dinde olmadığı gibi bizim dinimizde de kadının ve çocuğun tehdit edildiği bir söylem ve eylem olamaz.

HAYRA ALAMET DEĞİL

İnsanların birbirine düşmanlaştırılması olamaz. Aynı zamanda bizim töremiz de kadının, çocuğun intikam aracı olarak önde tutulmasını reddeden bir töredir. Ben bu insanları tanıyorum. Bu tutuma rıza göstermeyecek AK Parti’li vatandaşlar, yöneticiler. Sayın Erdoğan’ın sırtına yapışan bu kenelerin atılmasında tutum alın. İnsanların ismen tehdit edilmesi, o bendedir şu sende denilmesine göz yumulmasının hiç hayra alamet olmadığına inanıyorum. Özellikle dindar ve muhafazakâr kanattan gelenlere sesleniyorum. Bu keneler, kanamalı kırım Kongo kenesine döndüler. Sayın Erdoğan’ı tamamen siyasi argümanlar ile eleştirdik. Dolayısıyla 15 Temmuz gecesi bu keneler ortada yoktu. 15 Temmuz’da gazi olan insanlara ayıptır bu yapılan. Erol Olçok benim arkadaşımdı. Mustafa Varank’ın abisi şehit. Madem Sayın Erdoğan ve AK Parti yöneticileri buna tedbir almıyor, sağduyulu seçmen buna tavır almalı.

BİR PARTİNİN DİYANET İŞLERİ BAŞKANI OLMAYI TERCİH ETTİ

Devletin Diyanet İşleri Başkanı olmak yerine, bir partinin Diyanet İşleri Başkanı olmayı tercih etti. Bugün RTÜK Başkanının açıklamalarını dinledim. Dolayısıyla, ölüm listesi yazan hanım ile ilgili ceza vermenin doğru olmayacağını söyledi. RTÜK Başkanı da bir partinin başkanı olduğunu şerefle ifade ediyor. Ben Ankara Barosunun çağlar ötesinden gelen bir ses diye yazdığı metine katılmadığımı söylüyorum. Ancak her Ramazan ayında birbirini besleyen gruplar bunu söylüyor.

DİYANETİ DEVLET GÖRÜYOR

Diyanet İşleri’ni Atatürk kurdu. Yani insanların dini ihtiyaçlarını devlet eliyle sağlamak amaçlı kurdu. Yıllarca Sayın Erdoğan ve arkadaşları, Diyanet İşleri’ni tekfir etmişlerdir. Şimdi Atatürk’ün kurduğu Diyanet İşleri’ni devlet kabul ettiler. Diyanet’i reddeden bir anlayıştan Diyanet’i devlet olarak gören bir anlayışa geldi. Erdoğan Teziç başındayken YÖK kaldırıyordu, Teziç’ten sonra YÖK 12 Eylül’ün kurduğu bir yapı olmasına rağmen, en muteber kurumlarından biri oldu arkadaşların. Yani demem o ki, Allah insanlara yaptıkları haksızlıkları bu dünyada gösteriyor. Ama kutuplaştırıcı yapının karşısında da Ankara Barosunu inanan insanları rencide eden tavrını da doğru bulmuyorum.

ALERJİLERİNİ DEVAM ETTİRİYORLAR

Atatürk’e duyulan saygının gittikçe yükseldiği bir dönemde, kurucu irade ve Cumhuriyet değerlerine, Atatürk’ün en çok değer verdiği iki kuruma İş Bankası mirası bırakıldı. Türk Tarih Kurumu’na, birçok uzman hocalar varken böyle bir kişinin atanması, kutuplaşmaya yönelik bir adımdır. Sayın Erdoğan ve arkadaşları, Cumhuriyet’in kurucu değerlerine yönelik alerjilerini devam ettiriyorlar. Şimdi Atatürk’ün mirası olarak değerlendirelim. Önce Hazine’ye daha sonra da Varlık Fonu’na devredilmek istenen bir düzenek kurmaya çalışıyorlar. Türkiye’de yargı işlese miras hukuku çok nettir. Yani ben çocuğuma miras bıraktım, devleti yönetenlerin kafası arttı ve bunun yolu da açılır.

ERDOĞAN RASYONALİTESİNİ KAYBETTİ

Diğer belediyelerimiz de çok başarılı tabii. Millet İttfakı’nın belediye başkanları, vatandaşa dokunma konusunda çok başarılılar. Türkiye mavi ve kırmızı kuvvetler anlayışı ile yürütülüyor. Aynı kampanyaları Cumhur İttifakı belediyeleri de yapıldı. Millet İttifakı belediyeleri için devlet içinde devlet yakıştırması yapıldı. Bu salgında belediye başkanlarımız ile merkezi idare birlikte çalışmalıydı. İstanbul’u ve diğer belediyelerimizi öne koyarsak, mahallelere kadar ulaşma imkanı var belediyelerin. Bu nedenle, belediyeler ve merkezi idare kaynakları çok daha verimli kullanılabilirdi. İnsan unsuru daha ön planda tutabilirdi. İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve Ankara Büyükşehir Belediyesi nasıl geri kazandırılabilir mantığı ile yürüyemezsiniz.Vatandaş bunu görür. Ben Sayın Erdoğan’ı gerçekçi olarak tanırım, rasyonalitesini kaybetti. Eğer Saray’a girmeseydi, o keneler kendisine yapışamazdı. Uygun ortam bulamazlardı. Tam tersine vatandaş bunu görüyor. Ekrem İmamoğlu’nun mazbatası iptal edilmemiş olsaydı, fark daha az olacaktı. Bu seçmenin içinde MHP, Ak Parti seçmeni var. Bu milletin en hassas konusu, sandığa attığı oydur. Siz bunu engellemeye kalkarsanız, millet iradesi ile inatlaşmaktır. Erdoğan ilk inatlaşmayı orada yaptı, sonucu ortada.

ERDOĞAN, SEÇMENLE BAĞINI KOPARDI

Güzel bir atasözü vardır. Bas müminin damına, gör ondaki imanı diye. Saray meselesi, Sayın Erdoğan ile seçmenin bağını tamamen kopardı. Demin size söylediğim, dindar insanlarla seküler hayat tarzını benimsemiş insanların barıştırılması konusunda çok büyük bir iş düşüyor. Cumhuriyet’in ortaya çıkışından sonra tanımladığımız ihtilaf sahalarının barıştırılması konusunda uyarıda bulunmuştum. Sayın Gül de haklısınız buna dikkat edeceğiz demişti. 2001 ve 2002 krizi sebebiyle Sayın Kemal Derviş davet edildi ve ekonomi programı koydular. Bu arkadaşlarımız 2010 tarihine kadar bu programı devam ettirdiler. Gazetecileri de dinlediler bizleri de dinlediler, liberal kesimi de dinlediler ve bu barışmanın gerçekleşebileceği duygusuna kapıldık. Daha sonra güç yerleşti, endişeler ve korkular ortadan kalktı. Aslına rücu ettiler, yani aslı nedir. Atatürk ve arkadaşları ile olan kavgaları.

KIRMIZI ÇİZGİMİZ CUMHURBAŞKANLIĞI SİSTEMİ

Genellikle bizim partimizin üzerinden bir ayrıştırma iddiası var ya da bizim Ak Parti’ye göz kırptığımıza dair iddiaları var. Bizim kırmızı çizgimiz var. Cumhurbaşkanlığı sisteminin Türkiye’ye ciddi zarar verdiğini, milletvekillerinin rezil olduğunu düşünüyoruz. Tek adam rejiminin ekonomiyi çok kötü yönettiğini gördük. Sağlık Bakanı gayretli bir arkadaşımız ve Bilim Kurulu ortaya koydu. Bilim Kurulunun hükmü Sağlık Bakanlığının uygulama kararına bırakılmadı. Partili Cumhurbaşkanlığı nedeniyle Sağlık Bakanlığının bunu uygulama yetkisi yok. Sayın Erdoğan, ekonomi, hukuk, tıp hakkında karar veriyor. Sayın Erdoğan her şeyi bilmek durumunda olan bir insan olmak zorunda. Biz bu sistemin Türkiye’yi uçuruma götürdüğünü söylüyoruz. Parlamenter sistemin yeniden getirilmesi, yani güçlendirilmiş olarak. Bunu CHP’ye söyledik ve destek gördük.

Fişçi Tümamiral Cihat Yaycı kızağa çekildi

medyabold

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder