12 Mayıs 2020 Salı

Kaçırılan iş insanı Mustafa Ceyhan’ın savunması: Bu dava ‘hukukun Kerbelası’dır

2017’de Azerbaycan’da tutuklanan ve 13 ay hapis yattıktan sonra beraat ettiği gün adliye önünden kaçırılarak Türkiye’ye getirilen iş insanı Mustafa Ceyhan’ın savunması ortaya çıktı.

SEVİNÇ ÖZARSLAN

BOLD ÖZEL – 15 ayı hücrede olmak üzere iki yıldır Silivri Cezaevinde tutuklu olan Mustafa Ceyhan’ın hem kendisinin hem de 4 yıldır Türkiye’de yaşanan hukuksuzlukları 41 sayfalık savunmasında anlattı.

17/25 Aralık sonrası Bank Asya kredi kartını kullanmaya devam etmek, gazeteye abone olmak gibi nedenlerle 24 Temmuz 2019’da Aksaray 2. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 9 yıl hapis cezasına çarptırılan Ceyhan, 41 sayfalık savunmasının sonunda böyle bir düzende yaşamaktansa Silivri’de ölmeyi tercih edeceğini söyledi.

Savunmasına “Bu dava hukukun Kerbalısı’dır” başlığını veren Ceyhan, tabanı itaat, ortası menfaat, tavanı saltanat olan bir yapıya biat edip zillet içinde yaşamaktansa Silivri’de bir hücrede izzetiyle ölmeyi tercih ettiğini ifade ederek mahkemeden hem özür hem de beraat talep ettiğini vurguladı.

HEM ÖZÜR HEM BERAAT TALEP ETTİ

Hesabını veremeyeceği, kendinin, eşinin, çocuklarının ve ailesinin başını öne eğdirecek hiçbir fiilinin olmadığını belirten Ceyhan, “Yalandan, iftirafan, cürümlerinden yatacak yeri olmayanları gördükçe hapiste de olsa yatacak yerim olduğuna şükrettiğimden; Şamil Tayyar’ın sözünü ettiği piyasada tahliyenin ya da beraatın rayici 1 kuruşa düşse talepkar olmayacağımı, karnımın hukuksuzluğa tok olduğunu, helal olduktan sonra ağaç kabuğu yiyerek de yaşayabileceğimi mutlak gücün sahibi Allah’tan başta hiçbir güçte korkmadığımı belirtmek isterim… Vereceğiniz karar benim için geçici olacak, ama sizler için baki olacak.” diye yazdı.

Bir kızı, iki oğlu bulunan Mustafa Ceyhan, oğulları Murat Bahadır (16) ve Cemil’i (11) üç yıl sonra 4 Mart 2020’de görebildi.

BATUM’DA DÜKKAN AÇMIŞTI

Mustafa Ceyhan Konya’daki Sabah dershanelerinde halkla ilişkiler bölümünde görev yapıyordu. Bir yıl Akşehir’de, bir yıl merkezde çalışmıştı. AKP hükumeti tarafından dershanelerin kapatıldığı dönemde (2013) işten çıkarıldığı için 2014 yılında ailesiyle birlikte Gürcistan’a yerleşmeye karar verdi. Oto alım satım ve araba yıkama ürünleriyle ilgili bir dükkan açtı. İşleri istediği gibi gitmeyince başka bir iş arayışına girdi. 20 Nisan 2017’de iş amacıyla Azerbaycan’a gittiği sırada evrakta sahtecilik nedeniyle tutuklandı. Hakkındaki suçlama pasaportunun sahte olmasıydı. Oysa o pasaportla defalarca uçuş yapmıştı. Sekiz yıldır kullanıyordu.

ADLİYE BİNASININ ÖNÜNDE KAÇIRILDI

13 ay Azerbaycan’da tutuklu kalan Ceyhan 26 Nisan 2018’de mahkemeye çıkarıldı ve hakkındaki suçlamadan beraat etti. Aslında bu beklediği bir karar değildi. Bir tuhaflık olduğunu hisseden Ceyhan birkaç saat geçmeden, yanında Birleşmiş Milletler (BM) avukatı ve kendi avukatı olduğu halde adliye binası önüne yanaşan iki cipin içinden çıkan 7-8 kişi tarafından kaçırılıp THY’nin tarifeli uçağıyla Türkiye’ye getirildi. Önce Metris’e sonra da Silivri’ye gönderildi.

8 AYDIR BM KARARI UYGULANMIYOR

Mustafa Ceyhan Türkiye’ye iade edildikten sonra ailesi, bu haksız tutukluluğu Birleşmiş Milletler’e (BM) taşıdı. BM Haksız Kaçırılma Haksız Tutuklama Komisyon Kurulu, örgüt üyeliğiyle yargılanan Ceyhan’ın karar duruşmasına on beş gün kala 10 Temmuz 2019’da kararını açıkladı. Aileyi haklı buldu ve Mustafa Ceyhan’ın derhal tahliye edilmesini, aileye tazminat ödenmesini istedi. Bugüne kadar kaçırmalarla ilgili hiçbir BM kararını tanımayan Türkiye Ceyhan hakkındaki kararı tanımadı.

Bold Medya’da konuşan Mustafa Ceyhan’ın eşi Meryem Ceyhan, “O kararın üzerinden 8 ay geçti ve sanki yokmuş gibi davranılıyor. Eşim, İstinaf’a, Yargıtay’a böyle bir kararın olduğuna dair dilekçeler yazdı ama bir sonuç olmadı. Şu an Yargıtay’da dosyası. Bizim Türkiye’de avukatımız yok. Bütün başvuruları kendisi yaptı. AYM’ye de başvuru yaptı ama hiçbir ses yok şu ana kadar.” dedi.

Mustafa Ceyhan ve ailesiyle.

“UTANÇ DEĞİL KIVANÇTIR”

Mustafa Ceyhan savunmasında baştan sona yaşadığı bu süreçteki hukuksuzlukları TC Anayasası ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin maddelerine dayandırarak açıklıyor. Avrupa İnsan hakları Sözleşmesinin birçok maddesinin bu davada ihlal edildiğini belirten Ceyhan, tek kişilik hücrede 15 ay tutularak sözleşmenin 3. maddesinin hiç sayıldığını söylüyor. Ceyhan, bir manifesto niteliği taşıyan ifadeleriyle yargılandığı hukuk sistemine adeta meydan okuyor:

“Hukukun bir vitrin, Adalet Mülkün Temelidir ilkesinin ise mahkeme salonlarını süsleyen bir dekor olmaktan ileri gitmediği bu hukukun adı üstünlerin hukukudur… Darbe, silahlı terör örgütü üyeliği gibi ağır suçlamalarla yargılanıyor olsam da bu dava benim için utanç değil, kıvanç vesilesidir. Delilsiz, dayanaksız 2,5 yıldır (13 ayı Azerbaycan) cezaevinde olmak ise kahır değir, tam aksine şükür sebebidir…Terör örgütü üyeliğiyle ilgili üzerime atılı hiçbir suçlamayı reddetme ihtiyacı hissetmediğimi belirtmek isterim. Böyle bir ihtiyaç hissetmiyorum, zira hiçbir delili olmayan bu suçlamaları ciddiye dahi almıyorum.”

YAFTAYI TUTAN ELLERİ İFŞA ETMEK İSTİYORUM

Suçlamaları ciddiye almadığı halde savunma yapmasının iki nedeni bulunduğunu ifade Ceyhan onları ise şöyle açıklıyor: “… susmamın normal şartlarda beraatim için fazlasıyla şartların olağan olmamasını gözeterek sükutu değil kelamı tercih ediyorum… Hakikatin ortaya çıkması noktasında üzerime düşen vazifeyi yerine getirmek üzerime yapıştırılmaya çalışılan ancak yeryüzünde hukuk var olduğu sürece asla yapışmayacak o yaftayı tutan elleri ifşa etmek istiyorum.

SUSMUYORUM ÇÜNKÜ…

Savunma yapmamın bir diğer sebebi de gücünü yalnızca Hak’tan ve haklılığından alan bir adamın duruşunu, sesindeki kararlılığı, masumiyet ve mahkumiyet arasına gerilmiş hukuksuzluklar zincirinin her bir halkasındaki sorumluların hafızalara nakşetme lüzumudur. Susmuyorum çünkü kim hukukun kim gücün peşinde bilinsin, usulsüz işlemleri kim, kime ve ne amaçla yapmış cümle alem duysun, kulaklara gerçeklere doysun istiyorum. Yoksa mahkemenizden yahut adalet sisteminizden hiçbir şey beklemiyorum. Ben halimi yalnızca Hakimlerin Hakimi’ne arz ediyorum. İşte tam da bu sebeple gözlerini kimseden kaçırmıyor, sesimi kısmıyor ve boynumu bükmüyorum.”

MUSTAFA CEYHAN’IN SAVUNMASI

Ceyhan savunmasını yaparken hukuksuzlukları göz önüne sermek amacıyla pazarda tutuklanan Güler teyze, sarayda yapılan adli yıl açılışı, Anayasa Mahkemesinin 56. kuruluş yıl dönümü vesilesiyle Beştepe’de düzenlenen törende Erdoğan’ın yaptığı konuşma, Deniz Yücel davası gibi birçok olaya da atıfta bulunuyor.

15 Temmuz’dan sonra yapılan tutuklamalara toplumun akış açısı “bir suçu olmasaydı tutuklanmazdı” ya da “suçu yoksa beraat eder” şeklinde oldu. Mustafa Ceyhan bu anlayışın nasıl bir hukuk çerçevesinde inşa edildiğine değiniyor. Yürürlükteki hukuk anlayışlarını fail ceza hukuku, düşman ceza hukuku ve üstünlerin hukuku olmak üzere üçe ayırarak havuz medyasının bu hukukların uygulanmasındaki rolünü vurguluyor.

 

15 Temmuz’dan sonra Bank Asya’da hesabı olanlar, Zaman gazetesine abone olanlar örgüt üyesi olmakla yargılandı, terörist ilan edildi. Mustafa Ceyhan, AKP’li siyasetçilerin dünden bugüne Hizmet Hareketiyle ilgili söylediklerine ve eylemlerine savunmasında geniş yer ayırıyor.

Mustafa Ceyhan, davasının ulusal ve uluslararası hukuka göre ihlallerini de maddeler halinde ortaya koyuyor, kendisine atfedilen tüm suçlamalara cevap veriyor ve mahkemede dinlenen 10 tanıktan 5’nin kendisini tanımadığı ifade ediyor.

“Yavrularımın çocukluğunu, ergenlik dönemini, ortaokul dönemlerini, olgunlaşmalarını ve kızının düğününü göremedim. Onlarla yaşamayı elimden aldınız. haksızlık karşısındaki haklılığımı haykırışım duymazdan geliniyor. Gösterdiğim belgeler görmezden geliniyor.” diyen Mustafa Ceyhan savunmasını “Onursuz emir kulu olacağıma, tek kişilik hücremde Allah’ın kul olmayı yeğlerim” diyerek bitiriyor.

Müebbet hapis verilen subay adayı Mesut Kara’nın savunması

medyabold

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder