Dua mesajları gerekçe gösterilerek hapse atılan yönetmen Fatih Terzioğlu’nun sağlığı cezaevinde bozuldu. 1.5 aydır sürekli kusan Terzioğlu’nun eşi Esra Terzioğlu, bir an önce teşhis konulması ve tedaviye başlanmasını istedi.
SEVİNÇ ÖZARSLAN
BOLD ÖZEL – 21 aydır Silivri Cezaevinde bulunan yönetmen Fatih Terzioğlu (40), Ramazan Bayramı’ndan bu yana çok hasta. Henüz teşhis konulmadığı için hastalığı nedir bilinmiyor. Ancak kandaki enfeksiyon değeri bir hafta içinde 19’dan 38’e yükseldi. Cezaevinde geç teşhis konulan ve tedavisi geciktirilen birçok hasta hayatını kaybetti. Fatih Terzioğlu’nun ailesi de şu anda paniklemiş durumda. Cezaevini aradıklarında her zaman yeterli bilgi alamıyorlar. Hastanın tam teşekküllü bir hastaneye götürülmesini ve bir an önce tedavisine başlanmasını istiyorlar.
Telefonuna gelen 15 tane dua mesajı yüzünden 6 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırılan ve cezası Yargıtay tarafından onaylanan Fatih Terzioğlu’nun eşi Esra Terzioğlu, bir aydır yaşadıklarını Bold Medya’ya anlattı.
Eşiniz ne zaman hastalandı?
Geçtiğimiz Ramazan Bayramı’ndan beri sürekli istifra ediyor. Geçen yıl mayıs ayında hüküm aldı. Ondan sonra anti-depresan kullanmaya başlamıştı. Bayramda önce ilacı kesmişler, pat diye. 9 ay kullandığı için artık ara vermesi gerektiği söylendi. O ilaçlar ağır, pat diye kesilince çok etkiliyor. Bir de bu dönemde kesilmemeliydi. Psikolojik olarak hiç iyi değildi.
Kaç yıl ceza verdiler, niçin tutuklanmıştı?
21 ay önce tutuklandı eşim. İstanbul 28. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 6 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırıldı. Şubatta Yargıtay onayladı cezayı. Bylock’tan ceza verdiler. İçeriğinde 15 tane dua mesajından başka bir şey yok. Bunu mahkemede de gördüler. Şu an Yargıtay’ın kabul ettiği haliyle bile! eşimin Bylock kullanması suç değil. Play Store’dan indirmiş, şifreli indirilmemiş, 2 ay durmuş telefonunda, kendi yazdığı hiçbir mesaj yok. Birkaç dua gelmiş sadece. Ceza almaması için bunlar yeterliydi ama dikkate alınmadı.
Hastalığını nasıl öğrendiniz?
Bayramdan son istifralar başladı. İlk başta kendisi korktu. Doktora gitmek istemedi. Hastaneye gidince karantinaya alıyorlar. Karantina koğuşları malum zor. Bunların da etkisi oldu. Sonra midedir, geçer diye düşündü. İkinci hafta revire çıkmak için dilekçe yazdı. Almadılar. Sonra üçüncü hafta, perşembe gecesi yani 12 Haziran’da gece 01.00’de hastaneye kaldırılmış. Ben e-Nabız’dan gördüm.
Hangi tahliller yapıldı?
Kandaki keratin, her şeyi çok kötü çıkmış. Şekeri yüksek, üresi yüksek. Kandaki enfeksiyon değeri (CPR) 19 çıkmış, serum verilmiş. Bulantı kesiciler yapılmış. Sonra cumartesi akşamı hastaneden çıkarılmış. Pazar günü avukatımıza durumu bildirdiler. Neden çıkardınız diye itiraz ettik. “Durumu iyi olmasaydı çıkarmazdık” dediler. Ben tekrar durumunu takip etmeye başladım. Pazar, pazartesi, salı, çarşamba her gün sabah 09.00’da revirde muayene edildiği görünüyor sistemde. “Tıbbi muayene yapıldı” diye yazıyorlar. Gözetimde tutuyorlar, önemli bir şey yok demek ki iyi gidiyor, geçecek diye düşünüyorum. Halbuki durum öyle değil.
Nasılmış durumu?
Çarşamba günü (17 Haziran 2020) eşimin telefon günüydü. “Cumartesi akşamından beri tek kişilik hücrede karantinadayım ve aynı şekilde kusuyorum. Yediğim her şeyi çıkarıyorum. Bana hiçbir tedavi uygulanmıyor. Anti-depresanı tekrar vermeye başladılar. Yarım yarım alıyorum. Sabahları gelip veriyorlar.” dedi. Yani sabah onu verdikleri saati, muayene olmuş gibi sisteme giriyorlar. Aslında muayene yok. Hastaneye götürmediler mi dedim. “Her gün hastaneye gitmiyorum, ne doktor geliyor, ne muayene ediyorlar. Sadece ilacı verip gidiyorlar. Aynı şekilde kustuğum için o ilaç da içimde durmuyor.” dedi. Biz tabi çok panikledik. Ben her yeri arayınca, avukatımız da dilekçe verince dün hastaneye götürdüler. Ama cezaevinin içindeki hastaneye. Biz tam teşekküllü bir hastaneye gitsin istiyoruz, götürmüyorlar. Hala teşhis konulmadı. Geç konulan teşhis ve geç başlayan tedaviler yüzünden birçok insan cezaevinde hayatını kaybetti. Eşimin başına da aynı şeyler gelmesinden korkuyorum. Bizi en çok endişelendiren teşhis ve tedavi yok.
Kampüsteki hastanenin doktoru ne diyor?
Bu defa dahiliye doktoru bakmış. Tahlilleri tekrar yapılmış. İlk doktora gittiğinde böbreklerin iflas derecesinde demişlerdi. Böbrekteki sıkıntıları şu an iyi çıkmış. Fakat CRP’si iki katına çıkmış. Geçen hafta 19 olan CRP bu hafta 38. CRP yükseldiği zaman vücutta bir yerde enfeksiyon var demek. Bunu bulmaları gerekiyor. Eğer azsa, viral enfeksiyon deyip antibiyotik vermeden geçebiliyor. Ama eşim kusmaktan perişan halde.
İdrar tahlili istemişler ama sonuç çıkmamış. İdrar enfeksiyonu ya da koronadan olabileceği söylediler. Ateş yok diye korona testi zaten yapılmıyor. Ateşsiz de korona geçirenler olabiliyor. Yani bir an önce bu enfeksiyonun sebebi öğrenilip tedavi edilmesi gerekiyor. Yoksa her şey kötüye gidiyor. Gıdasızlık, susuzluk böbreklerine, organlarına hasar veriyor. Gecikilip vücudunu hasar görmesi ya da kötü bir hastalıksa eğer tedavide geç kalınması bizi endişenlendiriyor.
Şu an eşiniz nerede? Hastanede mi, cezaevinde mi?
Cezaevinde tek kişilik hücrede. Karantina sürecinde. Hücrede tek başına olmasına bir şey demiyoruz, karantina sürecinde olmak zorunda. Fakat sürekli kusuyor. Korona testi yapılmadığı için hastaların yanına koyamıyorlar, kendi koğuşuna da götüremiyorlar. Biz bunlara bir şey demiyoruz ama orada fenalaşsa bir şey olsa kimsenin haberi olmayacak.
Sadece e-Nabız’dan mı ne olup bittiğini görüyorsunuz, telefonla bilgi veriyorlar mı?
Her zaman aradığımızda yeterli bilgi alamıyoruz. Mesela önceki akşam cezaevini aradım. Hastaneye gitti, ne durumda diye. Bir sürü azarladılar beni. Daha önce güzel konuşuyorlardı. “Gece 12 oldu ben evime gidemedim, eşini götürdük, iyi, serum verdiler, reçete de yazıldı” dedi. E-Nabız’da görünmüyordu bunlar. Ben kavga da etmiyorum kimseyle. Bilmiyorum onlara da mı vermiyorlar.
Dün gece 22.30’da aradım. Bu sefer Allah karşıma iyi bir gardiyan çıkardı. Tek tek bana açıkladı. Eşimi bugün doktora götürmüşler ve 3 gün üst üste verilecek şekilde serum yazmışlar. Her gün revire çıkarıp serum vereceklermiş. MR için önümüzdeki hafta pazartesine (22 Haziran 2020) randevu vermişler. Ama pazartesi eşim bizimle görüşmek için dilekçe yazmıştı. O yüzden hastaneye gitmek istememiş. Daha sonra götürülecek dedi gardiyan. Benim derdim birilerine iftar atmak ya da yalan yanlış şeylerin yazılması değil. Şu anda tek derdim teşhis konulup tedavi başlasın.
Cezaevlerinde kapalı görüşler başladı. Sizinki ne zaman, eşinizi 3 haftadır hiç göremediniz mi?
Dün kapalı görüş vardı. Eşim karantinada olduğu için gidemedim. Fakat eşimin koğuş arkadaşının eşi haber gönderdi. “Fatih beyi görünce korkmasın.” demiş. O derece zayıflamış. E-Nabız’da hala kilosu 88 görünüyor.
Eşinizin STV’de yönetmenlik yaptığı biliniyor. Kanal kapanınca ne yaptınız?
Sungurlar dizisinde ikinci yönetmendi. Zaten sonra kanal kapandı. STV kapanınca bir yıl işsiz kaldı. TRT’ye dizi çeken Adını Sen Koy dizisinde çalıştı bir ay. Sezon finali girdi. Sonra 15 Temmuz sabahı, daha olaylar olmadan önce eşimi işten çıkardılar. Ondan sonra zaten piyasada hiç iş bulamadı. Bir dönercide iki yıl garsonluk yaptı. Zaten o dönemde tutuklandı. Bir yıl önce pasaportunu istemişlerdi, gitti kendisi götürdü. Nedenini sorduğunda hakkınızda soruşturma var söylediler. Yaşadıklarına rağmen eşim buradaydı, bir yere gitmedi. Mahkemede bunları hep söyledik ama dikkate alınmadı.
medyabold
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder