Akıllı boksörler rakiplerinin en zayıf noktasını tespit eder ve o bölgeye çalışır. Örneğin sol karın bölgesi hasar görmüşse yumruklarını o bölgeye yoğunlaştırır. Trump’ın “Türkiye eğer Kürtler’e zarar verirse onları ekonomik olarak mahvederiz” tweeti bana bu taktiği hatırlattı. Tramp’ın ifadelerinde diplomatik nezaketten eser yok. Hatta birkaç hafta evvel, “İŞİD ile mücadelede Erdoğan’a güveniyorum” dedikten sonra böylesine açık tehdidi anlamlandırmak zor. Ama uzun süredir Türkiye ABD ilişkileri med-cezir düzleminde seyrediyor zaten. Eyyy Amerika kükremeleri ile hatırladığımız Erdoğan ise ‘Trump’un bu açıklamaları beni üzdü’ demekle yetindi. Trump Rahip Brunson krizinde Türkiye’yi ekonomik yönden sıkıştırarak sonuç almıştı. Ülkede doların ateşi hızla yükselirken ABD cephesi, Brunson’un bırakılmaması halinde ekonomik yaptırımların da kapıda olduğunu kesin bir dille ortaya koymuş, ‘ben bu makamda olduğum sürece o papazı kimse bırakamaz’ diyen Erdoğan, Brunson’u mahkemesi bile neticelenmeden ülkesine göndermişti. Türkiye yerine Erdoğan ifadesini bilinçli kullanıyorum çünkü bu mesele başından itibaren Türkiye’nin çıkarları değil de Erdoğan’ın şahsi çıkarları ile ilgili olduğu yönünde bir izlenim var.
Ekonomik olarak kriz bölgesine giren, hükümetin iddiasına göre uluslararası güçlere karşı ekonomik kurtuluş savaşı veren Türkiye, bu durumdan çıkmak için ne yapıyor diye baktığımızda ise durumun ciddiyetini kavramış bir iktidar göremiyoruz. AKP gözünü karartmış bir şekilde seçim ekonomisi uyguluyor. Hükümeti biraz seçmenin gözünü boyamak biraz da kur krizinin hasarlarını azaltmak için paket üzerine paket açıklıyor. Döviz enflasyon ve faizin dikiş tutmadığı bir ortamlarda, 100 gün icraatları, yeniden yapılanma paketleri, KOBİ paketi derken en son sayın Cumhurbaşkanı kredi kartı borcu olanlarında Ziraat Bankası marifeti ile borçlarını yapılandıracaklarını söyledi. Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak sıkı para politikası uygulayacağız derken icraatlar AKP’nin 16 yıllık iktidarında hiç olmadığı kadar seçim ekonomisi uyguladığını gösteriyor. Esnaf borcunun yeniden yapılandırılmasını anlayabiliriz ama kredi kartı borcunu yeniden yapılandırmak nedir? Kaldı ki bu kararın Ziraat Bankası tarafından bile uygulanabilir olmadığını düşünüyorum. Zaten yeniden yapılandırma bankalar tarafından gerek görüldüğünde uygulanan bir yöntem. Borç ertelemeyi hak etmeyene bankalar tolerans göstermez. Meselenin diğer tarafında ise kredi kartı cephesinde işler kontrolden çıkmış durumda. Batı ülkelerinde kredi kartı verilmesi ve kullanım limitleri çok sıkı kontrol ediliyor. Ancak Türkiye’de insanlara sorgusuz sualsiz kredi kartı verildi. Jeopolitik riskler, dış borç, cari açık, enflasyon gibi onca sorunumuzun içinde tüketici kredisindeki kara deliğe pek dikkat edilmiyor. Ama batık kredi rakamları her geçen yıl biraz daha artıyor.
Asgari ücretin yüzde 26 seviyesinde artırılması da emekçinin hakkını vermek adına pozitif görünse de zamanlama açısından eleştirilebilir. Zira iş dünyası daha kur şokunu atlatamadan üretim maliyetlerini ve satış stratejilerini yenilemeden, hatta işten çıkarmalar ve iflaslar varken gelen bu zam popülizm kokuyor. Elbette asgari ücret, artışa rağmen yeterli seviyede değil ama Türkiye’nin içinden geçtiği süreç açısından artışın çalışanı rahatlatma yerine sıkıntıları büyüteceğini düşünüyorum.
Öte yandan 2019 yılında kurdaki büyük sıçramanın olumsuz etkileri devam ediyor. Piyasalarda dengelenmenin sağlandığını söylemek çok zor. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası yılın ilk Para Politikası Kurulu toplantısında beklentiler doğrultusunda politika faizi ve diğer faiz kalemlerinde değişikliğe gitmedi. Ancak bu faiz düzeyinde piyasanın canlanmayacağı kesin. Hala elde satış bekleyen milyonun üstünde konut var. Yüksek faiz yatırım düşmanıdır. Hükümet haklı olarak hem faiz ve enflasyon düşük olsun hem de piyasa canlı kalsın istiyor. Ama maalesef mevcut dengeler bu lüksü sunmuyor.
HARUN ODABAŞI
Yazının Kaynağı: HARUN ODABAŞI – kronos news https://kronos11.news/tr/akp-populizmi-krizi-derinlestiriyor/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder