Çocukların cezaevlerinde tutulmasının uluslararası hukuka aykırı olduğunu belirten İHD Çocuk Hakları Komisyonu’ndan Melek Nur Ramazanoğlu, çocuklar üzerinde telafisi olmayan etkilerini anlattı.
BOLD – Meclis İnsan Hakları İnceleme Komisyonu’nun 2019 verilerine göre toplam 2 bin 500 çocuk cezaevlerinde tutuklu bulunuyor. Bunlardan 780’i annesi ile birlikte cezaevinde kalıyor. Diyarbakır’da 22 Mayıs’ta Rosa Kadın Derneği’ne yönelik yapılan operasyon kapsamında tutuklanan Bağlar Belediyesi Meclis üyesi Gönül Aslan’ın 3 yaşındaki oğlu Dilgeş de son olarak bu çocuklar arasında yerini aldı. Böbrek yetmezliği nedeniyle sürekli tedavi olan Dılgeş de, diğer çocuklar gibi koronavirüs (Kovid-19) salgını nedeniyle büyük bir risk altında.
İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi Çocuk Hakları Komisyonu üyesi Melek Nur Ramazanoğlu, cezaevlerindeki tutuklu çocukların ve Dilgeş’in durumuna ilişkin konuştu.
ULUSLARARASI HUKUKA AYKIRI
İnfaz Kanunu gereğince 0-6 yaş arasındaki çocukların cezaevinde annesiyle birlikte kaldığını belirten Ramazanoğlu, ancak bu yaş aralığının çocukların fiziksel, bilişsel ve psikolojik açıdan gelişiminde en etkili ve önemli dönem olduğunu vurguladı. Çocukların bu yaş dönemlerinde cezaevinde yaşamak zorunda bırakılmasının büyük tahribatlara neden olduğuna dikkati çeken Ramazanoğlu, “Çocuğun kişilik gelişimi, bedensel ve zihinsel gelişimi, duygusal ve psikolojik durumu gibi birçok açıdan daimi ve telafi edilemeyecek olumsuzluklara yol açabiliyor. Temel gereksinimleri açısından baktığımızda beslenme, uyku ve oyun gibi temel ihtiyaçları hapishane koşullarında yeterince karşılanmıyor. Sosyal çevrenin etkili olduğu keşfetme ve tanıma döneminde çocuk, koğuş ortamı ile karşı karşıya kalıyor. Güvenli ve sevgi içerisinde bir aile ortamında büyümesi gerekirken, yabancı yetişkin hükümlüler ile birlikte yaşamak zorunda bırakılıyor. Çocuklar hapishanelerde birçok açıdan eksik, yetersiz ve olumsuz durumlara maruz kalıyorlar” değerlendirmesinde bulundu. Ramazanoğlu, bu durumun uluslararası hukuk ve iç hukuk kuralları gereğince koruma altına alınmış çocuk hakları ve çocuğun üstün yararı ilkesinin de açıkça ihlali olduğunu söyledi.
ŞİDDET ALTINDA BÜYÜYORLAR
Cezaevlerindeki çocukların bazılarının henüz dış dünya ile tanışmadan çocukluk döneminin önemli bir bölümünü cezaevinde geçirdiğine değinen Ramazanoğlu, cezaevlerinin çocukların yaşamları üzerinde bıraktığı etkiler üzerinde durdu. Bu süreçte gelişimi engellenen çocukların, dış dünya ile uyum sağlamak konusunda sorunlar yaşadığını belirten Ramazanoğlu, çocukların bireysel olarak topluma ayak uydurmak konusunda zorlandıkları ve korktuklarını söyledi. Ramazanoğlu, diğer yandan 12-18 arası yaşlarda olan mahpus çocukların güvenli bir aile ortamından uzakta, yetersiz fiziksel koşullarda, kimi zaman akran zorbalığı sebebi ile kimi zaman infaz koruma memurları tarafından şiddete maruz kalarak büyüdüğüne dikkati çekti.
‘YALNIZLAŞTIRILIYORLAR’
Çocukluk dönemindeki ihmal ve istismarın yetişkinlik döneminde de etkisini sürdürdüğünü kaydeden Ramazanoğlu, “Çocukların topluma kolaylıkla dahil olabilmelerini, yapıcı bir rol üstlenebilmelerini sağlayıcı bir sistem işlevsel hale getirilmelidir. Aksi takdirde, risk ortamlarından korunamaması sebebi ile kanunla ihtilaflı hale gelen çocuk, toplumdan uzak, yalnızlaşarak ve yaşamındaki olumsuz etkilerle yaşamak zorunda bırakılıyor” uyarısında bulundu.
İNFAZ YASASI İHALERİ ARTIRDI
Son çıkarılan infaz yasasında çocukların yararlanmadığına değinen Ramazanoğlu, bu düzenlemenin birçok açıdan hak ihlali barındırdığını, eşitlik ilkesine aykırı olduğuna vurgu yaptı. Çocuklara ilişkin yeterli düzenlemelerin yapılmaması ve gerekli tedbirlerin alınmamasının birçok hak ihlalini de beraberinde getirdiğini söyleyen Ramazanoğlu, cezaevlerin durumuna ilişkin sivil toplum örgütlerinin bilgi alamadığını ilgili bakanlığının da bu konuda sorumluluğunu yerine getirmediğini dile getirdi.
‘SALGINDAN DOLAYI BİLGİ ALAMIYORUZ’
Özelikle salgın sürecinde hiçbir şekilde herhangi bir çalışma yürütemediklerini ve bilgi sahibi olmadıklarını kaydeden Ramazanoğlu, “Tedbirler ve koşullar oldukça yetersiz. Hijyen malzemeleri, maskelerin ulaştırılmaması, infaz koruma memurlarının giriş-çıkışlarında yeterli tedbirin alınmaması ve bir arada yaşamak zorunda olmaları sebebi ile bulaşı olasılığının artması salgının hapishaneler için oldukça tehlikeli olduğunu gösteriyor. Çocukların tahliye edilerek sağlıklı koşullarda barınma ve diğer temel ihtiyaçlarının karşılanması öncelikli tedbir olarak uygulanmalı. Psikolojik açıdan destekleyici ve kaygı düzeylerini kontrol altına alabilmelerini sağlayacak uzman görüşmeleri yaptırılmalı” çağrısında bulundu.
DILGEŞ VE ANNESİ BIRAKILMALI
Dılgeş’in annesiyle birlikte cezaevine gönderilmesinin de bir hak ihlali olduğunu ekleyen Ramazanoğlu, “Salgın dönemi özelinde değerlendirecek olursak; infaz değişikliği, belediyelere ilişkin yaptırımlar, gözaltı ve tutuklamalar bize durumun münferit bir hak ihlali olmadığını, kapsamlı bir hukuksuzluğun 3 yaşındaki bir çocuğun yaşamını nasıl etkilediğini gösteriyor. Hem Türkiye’nin imzacısı olduğu uluslararası sözleşmeler hem de iç hukuk kuralları ve gözetilen Çocuğun Üstün Yararı ilkesi gereğince Gönül Aslan bir an önce tahliye edilmeli ve Dilgeş sağlıklı yaşam koşullarına kavuşturulmalıdır” dedi.
ÇOCUKLARA SES VERİLMELİ
Ramazanoğlu, çocukluk kavramının, çocuk yaşamının gereklilikleri ve hassasiyetlerinin, insan hakları çerçevesinde çocuk haklarının, yetişkinlerin bilinçlerinde yer edinmesi gerektiğinin altını çizerek, şöyle devam etti: “Kamuoyu tarafından oluşturulacak ortak bir tutum ve görüş devletin koruyucu ve iyileştirici mekanizmalarını çalıştırmakta etkili bir güç olacaktır. Bu doğrultuda yapılacak her çalışma çocukların yaşamlarının iyileştirilmesi için kıymetli ve etkili olacaktır.”
medyabold
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder