Sözcü gazetesi yazarı Saygı Öztürk, organize suç örgütü lideri Alaattin Çakıcı ile ilgili kitabında, arandığı dönemde Çakıcı’ya “Takiptesin kaç” diye bir bakanın haber verdiğini belirtti. Çakıcı’nın MİT’te daire başkanlığına bir ismin atanması için mücadele verdiğini kaydetti.
BOLD – Gazeteci Öztürk, AKP ve MHP’nin çıkardığı af yasasıyla 16 yıldır kaldığı cezaevinden tahliye olan mafya babası Alaattin Çakıcı’yla ilgili “Siyasette-Bürokraside-Cezaevinde Alaattin Çakıcı” kitabını yazdı.
Cumhuriyet’ten İpek Özbey’e röportaj veren Öztürk, Çakıcı’nın devletle bağlantısını anlatırken, yurt dışında takip edildiği dönemde bir bakanın ‘takiptesin’ diye uyardığını kaydetti. Öztürk, “Çakıcı kendisine ‘Takiptesin, kaç’ diye bir bakanın haber verdiğini söylüyor mesela. Hakikaten siyasetin içine nasıl girdiğini de görüyoruz bu ifadelerden… MİT’te daire başkanlığına birinin atanması için bile Çakıcı’nın nasıl mücadele verdiğini gördüğümüz gibi” dedi.
Öztürk, “MİT, Alaattin Çakıcı’ya görev verdi mi? MİT ve Emniyet ile ilişkisi var mıydı?” sorusuna şöyle cevap verdi: “Yıllar önce Korkut Eken, kendisiyle yaptığım röportajda, “Alaattin Çakıcı, Sedat Peker gibi isimleri biz kullandık. Ben bu insanlarla sokakta tanışmadım, devletin verdiği bir görev kapsamında bir araya geldim” demişti. Mehmet Eymür de, Çakıcı’nın yurt dışında bazı görevlerde kullanıldığını kabul ediyor, fakat bunların sayısının fazla olmadığını, daha çok istihbarat toplanması, bazı adreslerin belirlenmesi konusunda kullanıldığını söylüyor. Sedat Peker’in daha çok Balkanlar’da, Alaattin Çakıcı’nın ise Almanya, Fransa gibi ülkelerde kendilerine destek olduğu ifade ediliyor. Çakıcı’nın kendisine mahkemede MİT size görev verdi mi diye soruluyor?”
Alaattin Çakıcı’nın Devlet Bahçeli’yle ilişkisine de değinen Öztürk, “Babası MHP’lidir. Solcular tarafından öldürülmüştür. Alaattin Çakıcı o dönem ülkücü hareketin içinde olmaya başlamıştır. Dolayısıyla geçmişte Devlet Bey ile ilişkisi olan bir isim. MHP içinde şu anda görev alan bazı kişiler zaten geçmişte Alaattin Çakıcı ile cezaevinde birlikte yattığı ülkücü arkadaşlarıdır” ifadelerini kullandı.
Öztürk’ün açıklamalarından önemli başlıklar şöyle:
KAŞİF KOZİNOĞLU İLE BİRÇOK TELEFON KONUŞMASI VAR
Alaattin Çakıcı’nın ifadelerinden, ülkeye ihanet etmeyeceği, Türkiye için çalışacağı konusunda bayrak ve Kuran üzerine yemin ettiği sonucunu çıkardım. Zira MİT ile yakın ilişkisi olduğu kitapta yayımladığım belgelerle de ortaya çıkıyor. MİT’in o dönem önde gelen isimlerinden Kaşif Kozinoğlu’yla birçok telefon konuşması var.
– Bir itirafı var Çakıcı’nın: Hükümetin yıkılması için Mesut Yılmaz’a yardımcı oldum… Hangi hükümet?
Bunlar Çakıcı’nın milletvekillerinin sorularına verdiği cevaplar da yer alıyor. Yani kendi iddiası…Yardımcı olduğu dönem Refahyol hükümeti iktidarda. Onun yıkılmasında etkili olduğunu iddia ediyor, biliyorsunuz daha sonra Mesut Yılmaz’ın dönemi başlıyor.
– Çakıcı, Tansu Çiller için neden iki rekat namaz kılıyor?
Tansu Çiller’in memlekete çok faydalı olacağına inanıyor, kendisinin duacı olduğunu belirtiyor. Tansu Çiller’i Türkiye için yeni bir açılım, bir kurtuluş reçetesi olarak görüyor. Daha sonra bu fikri değişiyor. Ülkeye faydalı olmadığını düşünmeye başlıyor. Bir TV kanalına Amerika’dan bağlanarak Çiller ve ailesiyle ilgili ithamlarda bulunuyor. Arkasından televizyonun ofisi basılıp, kamera sistemlerine hasar veriliyor. Yani baktığınızda geçmişte bir mafya babasının neler yapabileceğinin de somut örnekleri bu anlatılanlar.
BABALAR GÜNÜMÜZDE LEGALLEŞTİ
– Saygı Bey, “Geçmişte” dediniz az önce. Bugün suç örgütleri ülkemizde etkili değil mi?
Siyasiler her ne kadar “etkili değil” dese de Türkiye’de genelde mücadelede bir boşluk yaşanması durumunda hemen onun yerini başka grupların doldurmaya başladığı bilinen bir durumdur. Geçmiş dönemde çok sayıda “baba” olarak bilinen ismin bir kısmının halen cezaevinde bulunmasıyla ve devletin biraz da bu konulardaki kararlı tutumuyla güçlerinde azalma olduğu görülüyor ama ülkemizde bilinen bu “kabadayı” sisteminin dışında daha büyük olaylar, siyasi konular gündeme getirilerek çıkar çevreleri oluştuğu da gözardı edilmemeli. Çünkü bugün ülkede yolsuzluklardan, çıkar gruplarından söz ederken, içlerinde siyasiler ya da siyasilerle yakın ilişki içinde olan işadamları olduğunu görüyoruz. Bunun ülkemiz açısından daha tehlikeli boyutlara ulaştığını da görüyoruz. Parasal büyüklüğe baktığımızda da inanılmaz rakamlar karşımıza çıkıyor. Dolayısıyla ülkemizde baba sisteminde bir değişiklik olduğunu da yaşadığımız olaylar gösteriyor. Yani babalar bir yerde günümüzde legalleşmiş durumda.
HİZBULLAH PARA İÇİN ORGANİZE SUÇ ÖRGÜTLERİYLE ÇALIŞTI
– Nesim Malki cinayeti nasıl oldu da Hizbullah’a ulaştı?
Hizbullah örgütünde önemli isimlerden biriydi Mehmet Sünbül. Daha sonra ortadan kayboluyor. Anlaşılıyor ki Hizbullah’ın en etkili olduğu dönemde Mehmet de onlara katılmış. Hizbullah örgütü bazı isimlerin kaçırılması, para alınması, mafya yöntemlerini kullanarak gelirlerini artırmışlar. Yani Hizbullah da para kaynağı yaratmak için organize suç örgütlerini kullanıyor. O isimlerden biri de kitapta bahsettiğimiz Mehmet Sünbül.
MALKİ’Yİ ÖLDÜRMEK İÇİN 1.5 MİLYON DOLAR
Mehmet Sünbül, Hizbullah örgütü lideri Hüseyin Velioğlu tarafından sorgulanıyor. Bu durum, Sünbül’ün, Hizbullah içinde yer aldığı sorgu kasetine de yansıyor:
Sorgucu: Yahu sen İslamcısın, o mafyacıların arasında ne işin var?
Sünbül: Ekmek parası.
Sorgucu: Hıyarlık yapma. Ekmek parasını ondan mı kazanacaksın?
Sünbül: Ben biraz öbürleri.
Sorgucu: Hıyarlık yapma, sabrımı taşırma. Şimdi sen rızk kazanmak için gidip mafyanın elebaşlığına oynayacaksın, ekmek parası bu mu?
Sünbül: Esnaflığa göre İslamda…
Sorgucu: Hikâye anlatma, vaaz etme.
Sünbül: İşe takviye yapma. Şirket kurduk, ticaret yapmaya başladık.
Sorgucu: Öldürülen Nesim Malki’yi Yahudi olduğu için mi öldürdünüz?
Sünbül: Müslüman olsaydı ben kesinlikle bu işe karışmaz, engellerdim.
Sorgucu: Para için öldürdünüz. “Yahudiyi, Allah için öldürdük” desen alnından öperdim. Sen etrafa “Alemdaroğlu’nu öldüreceğim” diyormuşsun. (büyük olasılıkla Alemdaroğlu dedikleri İstanbul Üniversitesi rektörü Kemal Alemdaroğlu)
Sünbül: Yok, öyle bir şey demedim.
Sorgucu: Malki’nin öldürülmesi karşılığında ne kadar para aldınız?
Sünbül: Toplam 1.5 milyon dolar. Bunun 600 bin dolarını Burhanettin T., 500 bin dolarını Oğuz I., 500 bin dolarını ben aldım.
ÇAKICI GEÇMİŞTE BAHÇELİ İLE İLİŞKİSİ OLAN BİR İSİM
– Peki, MHP lideri Devlet Bahçeli’nin Alaattin Çakıcı konusundaki hassasiyetinin sebebi nedir?
Öncelikle Çakıcı’nın hastanede olduğu dönemde aldığı bir rapor son derece önemliydi. “Kendisinin 8’i ölümcül, 16 hastalığı vardır. Allah bilir ama 8 ay ömrü kaldığı görülmektedir…” Devletin sağlık raporunda böyle bir cümle var. Bu bilgi Devlet Bahçeli’ye de ulaşıyor. Bu kişinin bir an önce tahliye edilmesi, orada hayatını kaybetmemesi isteniyor. Tabii Alaattin Çakıcı’nın babası MHP’lidir. Solcular tarafından öldürülmüştür. Alaattin Çakıcı o dönem ülkücü hareketin içinde olmaya başlamıştır. Dolayısıyla geçmişte Devlet Bey ile ilişkisi olan bir isim. MHP içinde şu anda görev alan bazı kişiler zaten geçmişte Alaattin Çakıcı ile cezaevinde birlikte yattığı ülkücü arkadaşlarıdır. Bu ilişki, ülkücülükten kaynaklanan bir ilişki olarak görülmeli diye düşünüyorum.
medyabold15 Temmuz’dan sonra parkta gizlenerek hayata tutunan bir komutanın hikayesi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder