Söze nasıl başlasam bilemiyorum. Korkak birisi değilim aslında. Ama kendi adımı BM’ye yazdığım mektuba yazamadım. Aslında ben terörist DEĞİLİM demek ağır geliyor.
Birileri mesnetsiz ithamlarla terörist deyip evimde aramalar yapsa da ben terörist kelimesiyle adımı aynı satırlara koyamadım. Kelimeler boğazımda düğümleniyor. Uğruna canımı vermeye hazır olduğum devletim, birkaç tane hırsız idareciyi muhafaza adına, bana ve benim gibi binlerce masuma çok rahatlıkla hain diyor.
Delil yok, ispat yok, bunları merak eden de yok. Yargı tamamen siyasi otoritenin kontrolünde. İktidara oy veren veya öyle gözüken herkes her platformda haklı. BM Türkiye’de sadece KİMSE YOK MU derneğini kendi bünyesinde faaliyet gösterebilecek seviyede görüyor. Yani sadece onun faaliyetlerine kefil oluyor. Buda demektir ki, KİMSE YOK MU derneği şeffaflığını ve yaptığı yardımları tüm dünyaya kabul ettirmiş ve faaliyetlerinde olumsuz birtakım işler dönmüyor. Bende tüm dünyanın kabul ettiği bu derneğe üye olup, yardıma muhtaç insanların bir derdine de ben merhem olurum düşüncesiyle derneğin bünyesine katıldım.
Benim üye olduğum dönemde, Türkiye’yi yönetenler derneğin reklam filmlerinden daha fazla derneğe övgüde bulunuyorlardı. Sonra 17 Aralık 2013’de Türkiye tarihinin en büyük yolsuzluk operasyonu yapıldı. Tutuklananalar ve adı geçenler, devleti yönetmek için bizlerden yetki almış kişilerin çocuklarıydı.
25 Aralık 2013 günü başka bir savcı ve ikinci bir dava… Bütün dikkatler bu yöne çevrilmişti. Çocuklarının adı geçen bakanlar bir bir istifa ettiler. Birisi “ben yaptığım her şeyi Başbakan’ın bilgisi dahilinde yaptım” deyip istifayı reddetse de kısa bir süre sonra oda istifa etti. Ülke gündemi bir anda değişti.
Soruşturmayı yürüten savcılar bir anda cemaat üyesi ilan edildiler. Bu bahaneyle davaların hükümete yönelik bir komplo olduğu algısı oluşturuldu. Sonrasında Başbakan’ın cadı avı diye nitelendirdiği akıl dışı olaylar gelip beni de buldu. Evde olmadığım bir anda evimde arama yapıldı. Hiç gitmediğim Erzurum’un bir ilçesinde bir kurumlarda çalışmakmış suçum. Tabi birde BM bünyesindeki KİMSE YOK MU derneğine üyelik. Hakkımda şikayet varmış. Şikayet eden gizli tanık olduğundan kim olduğunu öğrenemiyoruz. Cadı avı yapılırken, adil bir yargılamanın olmayacağı aşikar. Hem itham edilen suçlarda yaptığım bir şey de yok ki gidip yapmadığımı ispatlayayım.
İki suçum var; biri bu güne kadar hiç bulunmadığım Hınıs’ta çalışmak, diğeri, BM kapsamındaki KİMSE YOK MU’ya üye olmak. Böylesi saçma ithamları, hele de OHAL ilan edilmiş bir Türkiye’de aklayabileceğim bir merci yok. Cumhurbaşkanı’nı rahatsız edici bir konuşma yapan siyasilerin nasıl oluyorsa birkaç saat sonra danışmanları veyahut yakınlarından birileri terör kapsamında tutuklanıyor.
Vaziyet böyle iken bende emniyete gidemedim. Ailemi arkada bırakıp başka bir şehre çalışmaya gittim. Üniversite mezunu olup, her türlü iş yapabileceğimi söyleyip, hele bir de sigara içmediğimi beyan edince; sende KHK’lı tipi var deyip insanlar iş vermez oldular. Hele insanlara saygılı davranışım, kötü söz söylememem en çok dikkat çeken ve KHK’lı (!) olduğumun düşünülmesine sebep olan davranışlarımdı. Yedi aydır, ailemden, 3,5 yaşındaki çocuğumdan ayrı, geleceğim belirsiz, her an suçsuz yere tutuklanma endişesiyle yaşıyorum.
Hanımım abisinin himayesinde, bende belirsizlikler içinde, her gün yeni endişelerle hayatımı devam ettiriyorum. Akrabalarım yaşlı anamla bağını kesmiş. Anneme de ‘bizim evimize gelme, bize de terörist(!) derler’ deyip gitmişler.
Türkiye’de yeni bir uygulama var. Tutuklaması çıkan kişi bulunamayınca onun bir yakını esir ediliyor. Kısa bir süre önce bir arkadaşım hakkında tutuklama kararı çıktı. Arkadaşımı bulamayınca polisler, eşini ve 3 yaşındaki oğlunu gözaltına alıp nezarete attılar. On gün boyunca 3 yaşındaki çocuk nezarette kaldı. BABASI GELSİN BIRAKALIM dediler. Sonrasında babası gitmeyince 3 yaşındaki çocuğu bırakıp, kocasının yerine eşini tutukladılar. Bu ve benzeri hadiseler bizi çok endişelendiriyor. Çocuğum ve hanımım hasta ama hastaneye gitmeye korkuyorlar. Benim yerime de onları gözaltına alırlar diye.
Hanımım, babası ve kardeşi, aynı cadı avı kapsamında tutuklanıp, benimle alakalıda tutuklama kararı çıkarılınca önce psikolojik sıkıntıya girdi. Şimdi astım hastalığı başladı. Hastaneye gidemediğinden herhangi bir tedavi de uygulanamıyor. Çocuğum, önceleri telefonda konuştuğumuzda beni özlediğini söylerdi. Artık benden küstüğünü söyleyip benimle konuşmuyor. Ailem dağılmış durumda. Hanımıma ve çocuğuma hanımımın abisi bakıyor.
İnsanların ihtiyaçlarını karşılamaya çalışırken bir anda başkalarına muhtaç hale geldim. Hem de terörist damgası yiyerek. Kendi ülkemde, kendi insanıma sahip çıkıp, hakkın ve haklının yanında olmanın bedelini ödüyorum. Hırsıza alkış tutmamanın, zalimliğe ve hukuksuzluğa taraftar olmamanın bedelini ödüyorum. Ama tüm dünya benim olsa gene de hakkı söylemekten vazgeçmeyeceğim inşallah.
Çocuğuma ve tüm sevdiklerime olan özlemimi fotoğraflarla gidermeye çalışıyorum. Belki evladımı bir daha göremeden öleceğim. Ama evladım ilerde inandığı değerler uğruna her şeyden vazgeçen bir babam varmış diyecek. Bu da bana yeter. Evrensel hukuk kuralları çerçevesinde, terörist olduğum ispatlansın her türlü cezaya razıyım.
Kaynak: Mağduriyetler http://magduriyetler.com/2019/03/03/babasi-gelsin-birakalim/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder