2 Mart 2019 Cumartesi

Eşim Rehin Alındı

İyi günler, Türkiye nasıl bir sıkıntılı dönemeçten geçiyor bilgi vermek, durumu gözler önüne sermek için bu mektubu kaleme alıyorum.

6 yıllık evli 3,5 yaşında erkek çocuğu olan bir baba ve aile reisiyim. İsmimi Türkiye’deki özgürlük hakları hukukla alakalı olmadığı için vermek istemiyorum. 15 Temmuzdan önce bir üniversitede çalışıyordum. 22 Temmuzda işten atıldım işsiz kaldım. Hiçbir şeyden haberimiz olmadığı halde bizi işten attılar. Sonrasında bir üniversitede çalışmanın verdiği bir statü ile dışarda birisinin emrinde çalışmak zor geldi. Bir müddet bekledim. İş başvurusu dahi yapamadım. Öyle bir psikolojik yıkım oldu ki boşluğa düştüm.

Takım elbisemle, sabahları servisle gittiğim, akşam servisle geldiğim işimden bir gecede sokağa atıldım. Daha sonra bu internette kariyer.net gibi iş ilan sitelerinde iş aradım. Bazı yerlerlerle görüştüm, çağırdılar. AVM’de yemek yapan bir iş yeri ile görüştüm, “hocam siz bizim çalışanlar için hatta benim için bile kalifiye elemansınız bizim çalışanların en iyisi lise mezunu zorunuza gider hem sizi işe alamayız, bizim işyerini de kapatırlar” dedi.

Daha sonrasında yine yemek firmaları, call center gibi veya kendi mesleğimle alakalı işlere başvurdum. Her defasında kibarca gönderildim. Bir tanıdığım bir iş var dedi. Gittiğimde marangoz işi olduğunu öğrendim, kereste kesme işiymiş. Şimdiye kadar öğrencilerle beraber olan birisi olarak kereste kesmeye de razı idim ama iş yeri bana sigortasız çalıştırabileceğini söyledi. Benim de kereste kesmeye kabiliyetim, yeteneğim olmadığı için işi kabul edemedim.

Sonradan işsizlik ödeneği çıktı ve biraz aileden biraz arkadaşlarımdan biraz işsizlik maaşı derken kıt kanat geçinmeye çalışırken 28 Ekim gecesi evime polisler geldi. Ben evde yoktum. Evimde arama yaptılar.

Bir ihbarla geldik demişler eşime. Eşim kim ihbar etti deyince savcıyı aramışlar. Onunda telefonunda sıkıntı var demişler. Eşimden yarım saat boyunca benim ve kendi telefon numarasını istemişler. En sonunda verince numaraları işte bu numarada sıkıntı var demişler. Ne için geldiklerini, TC kimlik numaramı bile bilmeyen 11 polis, yaklaşık 3 saat boyunca arama yapıp pasaportumu, eşimin telefonunu ve birde mp3 player alıp gitmişler. O gece eve uğrayamadım.

3 gün boyunca evde kalmadık. Çocuk çok etkilenmiş şok geçirmiş. Ne için gelmişler, ne bulacaklardı belli olmayan bir operasyon gerçekleşmekteydi. Benim ve ailem hakkında tek bildikleri isim ve soy ismim olduğunu anladık. Bu olayın öncesinde bir gün önce kurye kılığı ile polis adres teyidi yapmış. Hatta vodafone hattı kullanıyorum, hat eşimin adına, 3 hafta içerisinde bu hattı kullandığımı 3 ya da 4 defa arayarak teyit ettiler.

Eşime polisler çıkarken eşin gelmezse seni alırız, hat senin adına çünkü demişlerdi. Hani nerde kaldı evrensel hukuk kuralları, suçun şahsiliği ilkesi? Bu olaylardan sonra 3 günün arkasına eşimi eve bıraktım gidecek yeri yoktu. Ben ondan sonra evimde kalamadım. Ailemi çağırdım eşime göz kulak olsun diye. Toplumda öyle bir algı oluşturulmuş ki, öyle bir yıkım var ki, kendi aileme, öz anne babama kendimi anlatmakta zorlandım. Teslim olmak çare değil, çünkü hiç bir suçu olmadığı için arkadaşlarım 6 aydır mahkemeye bile çıkarılmadı hapishanede yatmaktalar. 14 Aralık sabah saat 06 ya kadar her şey bir nebzede olsa iyi gibiydi.

Bu arada da polisler gelip eşimi tehdit ettiler. Eşin nerde dediler. Kapıcı, ev sahibi, apartman yöneticisi hepsinden benim hakkımda bilgi almak için kapılarını çalmışlar ama o sabah 14 Aralık sabahı ben teslim olmadığım için eşim hakkında gözaltı kararı çıkarıp, evimizi tekrardan arayıp eşimi terörle mücadeleye götürmüşler.

Oğlumla beraber alıp götürmüşler. Henüz 3,5 yaşında ama bu yaşında bu hadiseleri yaşaması gerekiyor muydu? Bilemiyorum ama 15 Temmuzdan önce evinden işine giden bir TC vatandaşıydım. Darbeye teşebbüsüm mü olmuş, bir delili var mı? Yok. Ama bu ülkede deliller önemli değil.

Çünkü bir gecede 100 binler işsiz kalmış. 14 Aralıktan 16 Aralığa kadar eşimden haber alamadım. Çünkü ben de arandığım için asıl amaçları ben olduğum için gidemedim. Eşimin bir durumu yok. Nasıl olsa benim için geldiklerinden, nasıl olsa beni tutuklamak istedikleri için eşimi bırakırlar dedim. Babamı ve kayınpederimi çağırdım. Bulunduğum ile terörle mücadele şubeye götürdüm gelir gelmez.

Nasıl olduklarını öğrenmem gerekiyordu. Çünkü orda türlü işkencelerin hatta ölümlerin olduğu haberlerini sosyal medyadan duyuyordum. Eşim ve çocuğum için endişeli idim. Tem şubede babamlara ilk önce görüştürmediler. Çocuğa ve kadına elbise getirin elbiseleri yok demiş azarlamışlar göndermişler. Öğleden sonra elbiseleri alıp tem şubeye götürdüler. Kayınpederle çocuğu zorla görüştürmüşler. Eşimde kapıdan bakmış sadece o kadar.

O günün akşamına gelin torununuzu alın demişler. Sabah erkenden gittik yine ben dışarda, baba ve kayınpeder içerde. Birde baktım babamı almamışlar içeriye. Kayınpederle özel görüşmüşler. Yaklaşık 3 saat kaldı içerde. Savcı, avukat beraber işbirliği içerisinde beni yakalamak için, kayınpederde onlarla beraber. Çocuğu alıp gelmiş. Ben uzaktan takip ettim ki yakalanmayayım diye. Eşim bir mektup yazmış. Mektupta çocukla ve ilaçları ile ilgili kısımları duruyor. Bazı yerlerini karalamışlar.

Bu arada benim oğlum ateşli havale hastası, eşimin de kalp kapağında açıklık var. Oğlum en son haziran ayında 4. havalesini geçirdi. Nörolojik ve psikolojik testlerini yaptırdık bir sıkıntı çıkmamıştı. Şimdi onların sağlık durumları da beni endişelendiriyor. Konudan kopmadan devam edeyim.

Çocuğu aldığımızda saat 13.00 dü. Babamı saat 15.00’te aramışlar; gelininiz tutuklandı, Şakran Cezaevine gönderiliyor, ihtiyaçlarını hazırlar cezaevine götürürsünüz dediler. O gün çocukla babam bizim eve gittiler, ben yine evime gidemiyordum.

Kayınpederde benim arkamdan benim yakalanmam için uğraşıyordu. Kızı girdi ya içeri ben girince serbest kalacağını sanıyordu. Ertesi gün ayın 17 si babamı aradım, baba oğlumu çok özledim. Çocuğu annesine verelim ama bir gece bende kalsın dedim. İkinci defa aradığımda kayınpeder, “alamazsın, avukat alamaz suç işler” dedi. Vasi annesinde, babası kayıp diyor. Oğlumu yanıma bir geceliğine dahi alamadım. Oğluma hasret bıraktılar. Bu olayın gecesine kayınpeder kavga etmiş, babam da can güvenliğim yok demiş polisler gelmiş.

3.5 yaşındaki oğlum, iki dedesi ile tekrardan nezarete gitmiş. Sonraki gün Aliağa Şakran Cezaevini aradım. Eşimi soruyorum ama haber alamıyorum. 17 Aralıkta babamları nezarete götürdükleri gece, bazı haber sitelerinde ismim ve fotoğrafım paylaşıldı. Hakkımda iddianame bile mevcut değilken haber sitelerinde ilk defa duyduğum bir tabirle mahrem imam olarak adlandırıldım. Bazı TV kanalarında ismimin verildiğini duydum. 18 Aralık tarihinde kayınpeder ve babam çocuğu eşime Aliağa Şakran Kapalı Kadın Cezaevine götürdüler.

Türkiye’de tutuklananların bazılarının çocukları, bir bahane ile çocuk esirgeme yurtlarına verdiler. Bari annesinin yanında daha güvende olur diye, gözümden sakındığım çocuğumun cezaevine konmasına sevindim.

Siz bilir misiniz oğlunu koklayamadan, öpemeden bir meçhule gitmesini bile izleyememenin ne kadar ağır bir şey olduğunu.

Siz bilir misiniz eşine sevdiğim merak etme suçsuzsun, çıkacaksın bile diyememenin ne kadar ağır bir şey olduğunu. Acaba oğlumun oyuncağı var mı? Eşim kıyafet aldı mı? Çocuğum yine havale geçirirse ne olur?

Eşim kalp hastalığı, daha da kötüleşirse benim yüzümden diye düşünmenin ne kadar zor olduğunu bir düşünün. Şimdi soruyorum sizlere hani suçun şahsiliği vardı? Hani mektup yazma hakkı vardı?

Tarih 28 Aralık, baronun atadığı avukat, kayınpederle ve savcıyla işbirliği yapıp, babama eşimin suçlaması, tutuklu yargılanmasına sebep olan gerekçeyi vermedi. Şuan Türkiye’de çok enteresan şeyler oluyor. Hukuk rafa kalkmış; üstünlerin hukuku, tek adam hukuku var maalesef. Ben sosyoloji bölümü okudum, aile danışmanıyım. Eğitim hayatım demokrasi, hukukun üstünlüğü, vicdan, evrensel ahlak ve evrensel hukuk ilkelerini hatta bunların tarihini antik döneme kadar okumuş birisiyim. Ben nasıl olurda darbenin değil içinizde olmak, tarafında bulunabilirim. 28 Nisan e-muhtırasında sınav günüydü. Orada soru kağıdında e-muhtıranın karşıtı bir şeyler yazdığım için dersten kalan birisiyim.

Hayatım boyunca darbenin karşısında durdum, bundan sonrada öyle olacak. Suçsuzluğumu, eşimin esir edilişini ve memleketimdeki bunca masumun feryadını duyurmaktı niyetim.



Kaynak: Mağduriyetler http://magduriyetler.com/2019/03/03/esim-rehin-alindi/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder