Öğretmen Tahir Çapkur, 2003 yılında çok ağır bir ağır pankreas ameliyatı oldu. Hemen ardından sindirim sisteminden rahatsızlandı. Cezaevinde kalamaz raporuna rağmen 3 senedir parmaklıkların ardında tutuluyor. Bu süreçte eşi de cezaevine girdi.
BOLD – Tahir Çapkur ve ailesinin yaşadıklarını Kronoshaber’den Selahattin Selvi, Taha Eren Çapkur’un gözünden yazdı… İşte yürekleri sızlatan hikaye:
Güney Amerika’nın batı kıyısındaki küçük bir ülkenin başkentinde bilgisayar mühendisliği okuyan 20 yaşındaki Taha Eren Çapkur, adları büyük hukuksuzluklarla anılan Tahir ve Figen Çapkur çiftinin en büyük çocuğu. Anne ve babanın mesleki kariyeri Taha Eren’le yaşıt…
AYNI KADERİ YAŞADILAR
Fakat, onlar da diğer yüz binler gibi KHK’lının kaderini yaşadı, 1 Ekim (2016) Kararnamesi ile görevlerinden ihraç edildiler. Baba Tahir Çapkur, 16 Ağustos 2016’da köyünde gözaltına alındı. 10 günlük hukuksuz göz altından sonra 26 Ağustos’ta tutuklanarak Adıyaman E Tipi Kapalı Cezaevine gönderildi. Bir sene Adıyaman’da tutulduktan sonra ise Elazığ F tipi yüksek güvenlikli cezaevine nakledildi. Yaklaşık bir yıl üç ay mahkemeye çıkmayı bekledi. Ve gelen mahkeme kararı ona 12 sene ceza vererek hukuksuzluğuna hukuksuzluk ekledi.
Baba Tahir Çapkur 2003’te geçirdiği ağır pankreas ameliyatından sonra sindirim sisteminde büyük sıkıntılar çekiyordu. Kendisinin cezaevinde kalamaz raporu olduğu halde hala cezaevinde bir tür işkence görmeye devam ediyor. 2019 haziran ayında gelen Yargıtay kararı ile cezasının 8 seneye indirilmesi kararlaştırılsa da ağır ceza hakimi cezasını 8 sene 9 ayda bırakarak ceza çekmesine devam etmesini istedi. Şimdi, kaldığı her gün acı çekiyor, çünkü pankreasındaki durumdan dolayı cezaevinde sağlıklı beslenemiyor.
ŞARTLAR DAHA DA ZORLAŞTI
Ailenin Adıyaman’da ikamet etmesi, baba Tahir Çapkur’un ise Elazığ’da olması şartları daha da zorlaştırdı. Eskiden haftada bir gittikleri görüşe artık aydı bir kez bile gidemez oldular.
Anne Figen Çapkur ise eşi gibi ihraç edildikten sonra bir süre iş aradı. Çünkü evin bütün yükü üzerine kalmıştı. Maalesef Türkiye’deki hukuksuzluklar ona da izin vermedi. Figen öğretmeni KHK’lı diye hiçbir kurum çalıştırmadı.
Ailenin yaşadığı stresle Taha Eren’in kız kardeşinde nörolojik problemler görülmeye başladı. “Benim ise sınav dönemimdi” diyen Taha Eren yaşadıkları zor dönemi şöyle anlatıyor:
BAŞKALARINA ADANAN HAYATLAR
28 şubat 2018 de annemi sendika üyeliği suçundan (!) göz altına aldılar. Ben yurt dışında, babam cezaevinde annem ise nezarethanedeydi. Kardeşlerim ise ortada kalmıştı. Hayatlarını kendi çocuklarına değil de başkalarının çocuklarına adayan insanları bu duruma düşürmüşlerdi.
Kendisini gözaltına almaya gelen polisler gece saat 11 de kapımızı kırarak anneme şiddet uygulayarak kardeşlerimin gözü önünde gözaltına aldılar. Kendisinin darp raporu vardır. Gece 11.00’de kapımızı çalan polisler ikinci çalmada kapımızı kırarak annemi kapının arkasına sıkıştırmışlardı. O sırada duvar ile kapı arasında kalan annemin gözlük camı patlamış ve ardından üzerine bağırılarak gidilip ‘’telefon nerede! telefon nerede!’’ deyip olmayan telefonunu şiddet uygulayarak sormuşlardı. Ve en önemlisi bunları kardeşlerimin gözü önünde yapmışlardı. Bütün bu yaşananlara annem de dayanamadı. Cezaevinde şeker hastalığına yakalandı. Neredeyse her hafta hastaneye gitti. Ve 9 ay bu çileyi çektikten sonra 6 sene 3 ay verilerek tahliye edildi.
HALA ARIYORLAR
Annesinin de babasının da mesleklerini tutkuyla yaptıklarını, öğrencilerini çok sevdiklerini belirten Taha Eren Çapkur, şöyle devam ediyor: Her ikisinin de her kesimden öğrencileri beni, kardeşlerimi sürekli arar ve yapabilecekleri bir şeyin olup olmadığını her zaman sorarlar. Yaşadıkları öğretmenlik sürecinde kendi tebeşirlerine kadar ceplerinden ödemiş devletin ve milletin hakkını yememek için ellerinden geleni yapmışlardı. En vefalı öğrencileri yetiştirip devlete ve millete armağan etmişlerdi.
medyabold
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder