İstanbul’daki Suudi Arabistan Konsolosluğu’nda öldürülen Cemal Kaşıkçı cinayeti belgesele konu oldu. Oscar ödüllü yönetmen Bryan Fogel tarafından hazırlanan “The Dissident” (Muhalif) Türkiye, Kanada ve ABD’de çekildi.
BOLD – İstanbul’un göbeğinde gerçekleşen ve tüm dünyanın tepkisini çeken Cemal Kaşıkçı cinayetinin belgeseli çekildi. Bryan Fogel’in çektiği belgeselde Kaşıkçı’nın nişanlısı Hatice Cengiz, o dönemde İstanbul Cumhuriyet Basavcısı İrfan Fidan ve Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi Başkanı Fahrettin Altun konuştu.
Cumhuriyet’ten Emrah Kolukısa’nın haberine göre 2 Ekim 2018’de İstanbul’daki Suudi Arabistan konsolosluğuna gelen Cemal Kaşıkçı nişanlısı Hatice Cengiz ile evlenmek için gereken işlemleri yapmak niyetiyle içeri girdi ama dışarı asla çıkmadı. Nişanlısı onu dışarıda bekliyordu ve onun gelmediği her dakika içindeki endişeyi büyütüyordu. Saat 13.00 civarında içeri giren ama 12 saat geçtiği halde dışarı çıkmayan Cemal Kaşıkçı önce ‘kayıp’ notuyla düştü dünya basınına. Ardından öldürüldüğü kanaati yaygınlaştı ve vaka bir cinayet soruşturmasına evrildi. İşte “The Dissident” (Muhalif) adlı belgesel bu olaya ışık tutmaya çalışıyor ve Cemal Kaşıkçı’nın neden, kim ya da kimler tarafından katledildiğini araştırıyor.
GÜVEN KAZANMAK İÇİN 7 AY İSTANBUL’DA YAŞADI
2017’de spordaki en büyük doping skandallarından birinin perde arkasını anlatan Icarus” adlı belgeseliyle En İyi Belgesel dalında Oscar kazanan Bryan Fogel ocak ayında The Hollywood Reporter’a verdiği söyleşide suikast haberini duyduğu güne kadar Cemal Kaşıkçı hakkında pek bir şey bilmediğini itiraf ediyor.
Belki de bu yüzden, filmde Kaşıkçı’nın kim olduğu, neden Suudi Arabistan’da istenmediği ve hayatının bilinmeyenleri üzerine özellikle dikkatle eğilmiş. Fogel’in film için görüştüğü kişiler arasında özellikle nişanlısı Hatice Cengiz ve Kanada’da yaşayan muhalif aktivist Ömer Abdulaziz belgeselin üzerinde durduğu önemli sac ayaklarını oluşturuyor. Ayrıca suikastı araştıran savcı İrfan Fidan başta olmak üzere, olay yerini inceleyen ekibin başındaki adli polis Recep Kılıç, Adalet Bakanı Abdülhamit Gül ve Fahrettin Altun gibi isimler de yönetmenin söylediğine göre, sadece bu film için kamera karşısına geçerek açıklamalarda bulunmuşlar. Fogel 2019’da yaklaşık 7 ay boyunca İstanbul’da yaşadığını ve ilk haftalar sırf Hatice Cengiz’in ve Türkiye’de görüştüğü diğer isimlerin güvenini kazanmak için toplantı üzerine toplantı yaptığını da ekliyor.
KRALİYAT AİLESİNDEKİ ÇALKANTILARA DEĞİNİYOR
Suudi Arabistan’ın yakın tarihini de özetleyen “The Dissident” özellikle kraliyet ailesinde son dönemde yaşanan çalkantılara eğiliyor ve son kral Salman’ın oğlu Prens Muhammed Bin Salman’ın (genellikle MBS olarak anılıyor) aile içindeki rakiplerini nasıl saf dışı bıraktığını anlatıyor. Zaten uzun yıllar kraliyet ailesiyle yakın ilişkileri olan gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın persona non grata ilan edilmesi de bu döneme rastlıyor zira dünyanın en prestijli basın organlarından The Washington Post gazetesi için çalışan Kaşıkçı olan biteni yazmaya başlıyor ve bir anda Suddi Arabistan rejimine muhalif düşerek ‘hain’ ilan ediliyor.
İRFAN FİDAN CİNAYETİN AYRINTILARINI ANLATIYOR
Gazetecilerin hain, hatta terörist ilan edilmesi bizde de sık rastlanan bir durum malumunuz (gerçi sadece gazeteciler değil, öğrencilerden tutun da soğan üreticilerine kadar herkes terörist) ama insan hakları çerçevesinden bakıldığında batıda bu durumun mantıkla izah edilmesi çok kolay değil elbette. Öte yandan Fogel’in odaklandığı nokta da son derece yerinde, zira sonuçta Kaşıkçı akıl almaz bir vahşet sonucu (bu bölüm elbette görüntülenmiş değil ama İrfan Fidan’ın ağzından aktarılan ayrıntıları dinlemek bile insanın kanını donduruyor cidden) öldürülüyorsa bunun sebepleri işte bu Suudi rejimine olan muhalif çıkışları yüzünden oluyor.
Bryan Fogel’in Kanada’da konuştuğu Ömer Abdülaziz ise uzakta olsa da sürecin yakın tanıklarından. Siyasi sığınmacı olarak Kanada’ya yerleşen ve zaman içinde Kaşıkçı ile dost olan Abdülaziz suikaste giden yolda yaşananlara dair ilginç ayrıntılar anlatıyor. Örneğin sosyal medyada Suudi kraliyet ailesi için çalışan trol ordusuyla giriştikleri mücadele… Trolleri ‘sinekler’ diye tanımlayan (‘Ne zaman bir paylaşım yapılsa sinekler gibi üşüşüyorlardı’) Abdülaziz buna karşı kendilerinin ‘arılar’ diye bir karşıt oluşum kurduklarını ve sosyal medyayı adeta bir savaş alanına çevirdiklerini söylüyor.
Arap Baharı’na kadar uzanan ve Suudi kraliyet ailesinin Arap coğrafyasındaki halk hareketlenmesini durdurmaya yönelik karşı devrimci politikalarını eleştiren Kaşıkçı’nın (ilk önemli kopuşlardan biri) sosyal medyadaki mücadelesinin zaman içinde geldiği noktayı özetleyen Abdülaziz’in anlattıkları suikastin sebeplerini anlamak açısından bir hayli önemli elbette. Film bir yandan da The Washington Post’un sahibi, Amazon’un da kurucusu Jeff Bezos (ki Bezos’un telefonlarının dinlendiğine dair ciddi şüpheler de var bu dönemde, muhtemelen Suudiler tarafından) ve dönemin ABD Başkanı Donald Trump üzerinden ABD’deki farklı tavırları da gözler önüne seriyor. Bezos’un suikastin birinci yılında İstanbul’daki anmaya katılarak yaptığı konuşmanın görüntülerini de -başka birçok haber görüntüsünün yanında- filme dahil etmiş Fogel. Belgeselde kullanılan haber görüntüleri arasında Erdoğan’ın kimi açıklamaları da var.
medyabold
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder