Çile hep aynı olsa da, dervişler onu, biraz istidatları biraz da mukavemetlerine göre farklı farklı çıkarırlar. Kimileri, dünyevîlikten tamamen sıyrılarak, gece-gündüz demeden, yemez-içmez-uyumaz; bunlara ciddî ihtiyaç hissedince de, “def-i belâ” kabîlinden hepsini geçiştirir ve sürekli zikir, fikir ve ibadetle dopdolu yaşar.. kimileri, bedenî ve cismanî ihtiyaçlarını ölmeme çizgisinde götürür ve ötesini israf sayar.. kimileri, hayatın her saniye, salise ve âşiresini duyma gayreti gösterir ve zamanın en küçük bir parçasının bile kurbet yolunun dışında geçip gitmesine fırsat vermez. Saatler gelip geçer, haftalar birbirini takip eder, elemler ve ızdıraplar içinde mahrumiyetler uzar gider de, çileyi artık bir yaşam biçimi olarak duymaya başlamış derviş, “erbaîn”lerin bitmesini kat’iyen istemez. Gerçi sofiye usûlüne göre, kırk gün tamam olunca rüya ya da daha başka müşâhedelere binaen dervişin halvet durumu gözden geçirilir; iç dünyasının atlasına kalbî, ruhî hayat seviyesini aksettiren birinin, belli merasimlerle “erbaîn”leri sona erdirilir ve çileye bir nokta konur ama, tezkiye ve arınmanın tamamlanmamış olması mülâhazasıyla da, yeni erbaîn fasılları her zaman söz konusu olabilir.
Çile ile alâkalı Mevlevîlerin upuzun merasimleri olduğu gibi, Farsların, Azerîlerin, hatta bir kısım Bektaşîlerin de kendilerine göre bir hayli renkli merasim ve şölenlerinin olduğunu kitaplar yazıyor. Derviş, hangi yol ve hangi sisteme mensup olursa olsun, çileden maksat; nefsin tezkiyesi, ruhun tasfiyesi, ve onun kendi iç dünyasını keşfedip tanıması; tanıyıp nefis veya ruh mertebeleri itibarıyla her gün yeni yeni seyahatlerle daha farklı buudlara açılması ve kalbî hayat öne çıkarılarak bu rampadan sırra, hafîye, ahfâya yürünmesi, mürid-mürşid arası münasebetlerin teessüsü, emre itaatteki inceliklerin anlaşılması; ruha tevazu, mahviyet ve hacalet ahlâkı kazandırılarak, كُنْ عِنْدَ النَّاسِ فَرْدًا مِنَ النَّاسِ “İnsanlar içinde insanlardan bir insan ol!”düsturunun gönüllere yerleştirilmesi… gibi esaslardır. Çile ortamında, ister mürşid tarafından, ister sâlikin kendi iç mülâhazalarından almak istediği ruh ve mânâ işte budur. Bütün bunlarla ulaşılmak istenen hedef de insan-ı kâmil olmaktır.
Yazının Kaynağı: Çağlayan Dergisi https://caglayandergisi.com/2019/12/01/cile-2/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder