Kuzey Irak’taki Gara bölgesinde, PKK terör örgütünün son yıllarda kaçırdığı 13 devlet görevlisinin bir mağarada cansız bedenlerinin bulunması sonrası ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ned Price’ın yaptığı açıklama bir anda ortamı gerdi. ABD ne dedi? Ankara ne karşılık verdi? Ankara’nın sert tepkisinin arka planında ne var?
BOLD – Kuzey Irak’taki Gara bölgesinde 13 devlet görevlisinin naaşlarının bir mağarada bulunması sonrası ABD yönetiminden ilk açıklama ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ned Price’dan geldi.
Price, “ABD, Türk vatandaşlarının Irak’ın Kürdistan Bölgesi’nde öldürülmesinden üzüntü duyuyor. NATO müttefikimiz Türkiye’nin yanındayız ve son çatışmada hayatını kaybedenlerin ailelerine başsağlığı diliyoruz. Türk vatandaşlarının terör örgütü PKK’nın elinde öldüğü haberleri doğruysa, bu eylemi en güçlü şekilde kınıyoruz.” ifadelerini kullanmıştı.
ERDOĞAN, ABD’Yİ PKK’YI DESTEKLEMEKLE SUÇLADI
AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, dün partisinin Rize il kongresinde yaptığı açıklamada ABD’yi sert sözlerle eleştirdi, PKK, YPG ve PYD’ye destek vermekle suçladı. Ned Price’ın açıklaması da Erdoğan’ın hedefindeydi.
Erdoğan, “İşte Amerika’nın yaptığı bir açıklama var, evlere şenlik. Hani siz teröristlerin yanında durmuyordunuz, hani siz PKK’nın, YPG’nin, PYD’nin yanında değildiniz. Bal gibi de yanındasınız ve arkasındasınız” dedi.
ABD’nin Kuzey Irak’ta binlerce tır mühimmatı teröristlere teslim ettiklerini ifade eden Erdoğan, bu durumu en başından bu yana gördüklerini belirtti.
ABD’nin Türkiye’nin yanında yer alması gerektiğini söyleyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Şimdi artık yağma yok. Eğer biz sizinle NATO’da berabersek, eğer biz sizinle dünyada, NATO’da bu birlikteliğimizi sürdüreceksek bize samimi davranacaksınız. Teröristlerin yanında yer almayacaksınız. Eğer yer alacaksanız bizim yanımızda yer alacaksınız.”
Erdoğan, “Gara’da yaşanan bu katliamdan sonra artık hiçbir ülke, kuruluş, yapı ve kişi, Türkiye’nin Irak ve Suriye harekatlarını sorgulayamaz” diye konuştu.
ABD BÜYÜKELÇİSİ DIŞİŞLERİNE ÇAĞRILDI
AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamalarından kısa bir süre sonra bir açıklama yayınlayan Dışişleri Bakanlığı, ABD’nin Ankara Büyükelçisi David Michael Satterfield’in bakanlığa çağrıldığını belirtti. Açıklamada, ABD’nin Gara’da öldürülen 13 Türk vatandaşına yönelik açıklamasına tepki gösterildiği ifade edildi.
Açıklamada, “ABD’nin Ankara Büyükelçisi David Michael Satterfield bugün bakanlığımıza çağrılarak ABD açıklamasına ilişkin tepkimiz en kuvvetli şekilde dile getirilmiştir” denildi.
ABD BÜYÜKELÇİSİ, MİLLİ SAVUNMA BAKANLIĞI’NA GİTTİ
Milli Savunma Bakanlığı da konu ile ilgili bir açıklama yayınlayarak, “ABD Büyükelçisi Satterfield, Gara’da yaşanan katliamdan terör örgütü PKK’yı sorumlu tuttuklarını teyit etmiştir” denildi.
Bakanlıktan yapılan açıklamada, Büyükelçi Satterfield ile dün akşam Milli Savunma Bakanlığında bir görüşme yapıldığı belirtilerek, “Görüşmede, ABD Büyükelçisi Satterfield, Gara’ya düzenlenen harekatta şehit olan personelimiz ve harekat sırasında terör örgütü PKK tarafından şehit edilen 13 vatandaşımız için taziyelerini sunmuş, Gara’da yaşanan katliamdan terör örgütü PKK’yı sorumlu tuttuklarını teyit etmiştir” denildi.
ABD DIŞİŞLERİ BAKANI: PKK’LI TERÖRİSTLER SORUMLU
Bu arada dün Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile ABD’li mevkidaşı Antony Blinken, ilk görüşmesini yaptı. ABD tarafı ilk açıklamasında geri adım attı.
Amerikan Dışişleri Bakanlığı’nın, Blinken-Çavuşoğlu telefon görüşmesine ilişkin açıklamasında, Kuzey Irak’ta 13 Türk vatandaşının ölümünden, net ifadelerle PKK’yı sorumlu tuttu.
Açıklamada, “Bakan Blinken, Irak’ın kuzeyindeki Türk rehinelerin ölümünden dolayı taziyelerini iletti ve bundan PKK’lı teröristlerin sorumlu olduğu yönündeki görüşümüzü teyit etti” ifadeleri kullanıldı.
ANKARA’NIN ANİ VE ÇOK SERT TEPKİSİNİN ALTINDA NE VAR?
Ankara’nın göreve geleli 25 gün olmuş yeni ABD yönetimine bu kadar çok sert ve ani tepkisinin altında değişik nedenler var.
İşte, o çıkışın ardında olabilecek başlıca nedenler:
ÜST DÜZEY TEMASLARIN GECİKMESİ
Öncelikle, yeni ABD yönetiminin bugüne kadar AKP yönetimi ile üst düzey temastan kaçınması Ankara’yı rahatsız ediyor. ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, göreve gelmesinden ancak 25 gün sonra mevkidaşı Mevlüt Çavuşoğlu ile bir görüşme gerçekleştirdi.
Yeni yönetim döneminde Ankara-Washington arasında gerçekleşen ilk resmi temas yine geç bir tarih olan 2 Şubat’ta Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın ve Başkan Biden’ın Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan arasında gerçekleşmişti.
BİDEN’IN HALA ERDOĞAN’LA GÖRÜŞMEMESİ
Başkan Joe Biden ise hala AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’la görüşmedi. Erdoğan’ın Washington’daki aracılar vasıtasıyla Aralık ayında göreve başlamadan önce Joe Biden’dan 3 kez görüşme talep ettiği ancak Biden tarafının buna sıcak bakmadığı konuşuluyor.
Barack Obama, göreve geldiğinde ilk kıtalararası yurtdışı ziyaretini Türkiye’ye gerçekleştirmişti. O dönem Obama’nın yardımcısı olan Biden’ın kendi başkanlığı döneminde Türkiye’ye bu kadar mesafeli davranması Ankara’da rahatsızlık yaratıyor.
Ayrıca Biden yönetimi ABD’nin en büyük iki küresel rakibi konumundaki Rusya ve Çin’in liderleri ile günler önce görüşmesine rağmen Washington’un bölgedeki en büyük müttefiklerinden Türkiye’ye ve Erdoğan’a mesafeli tutumu dikkat çekiyor.
BRETT McGURK UNSURU VE ABD’NİN YPG’YE YÖNELİK POLİTİKASININ İPUÇLARI
ABD’deki Joe Biden yönetimi, AKP hükumeti ve Erdoğan’ın daha önceki yıllarda yoğun şekilde eleştirdiği ve YPG/PKK destekçisi olarak suçladığı Brett McGurk’u yeniden önemli bir göreve getirmesi Ankara’da rahatsızlık oluşturdu.
Brett McGurk, Ekim 2015’te Barack Obama yönetimi tarafından ABD’nin IŞİD’le Mücadele Özel Temsilcisi olarak atanmıştı. McGurk’un görevde bulunduğu süre içinde PYD/YPG yöneticileri ile temasları ve Washington’un YPG ve YPG ile bağlantılı Suriye Demokratik Güçleri’ne (SDG) IŞİD’le mücadele kapsamında binlerce tır silah yardımı göndermesi Ankara’yı rahatsız etmişti. Brett McGurk, Ankara tarafından o dönemde PKK/YPG destekçisi olarak yaftalanmıştı.
McGurk, 2018 yılı Aralık ayında Başkan Donald Trump’ın Erdoğan’la bir telefon görüşmesi akabinde Suriye’nin kuzeydoğusundan Amerikan askerlerini çekme kararı sonrası istifa etmişti. Brett McGurk, istifa ettikten sonra Amerikan medyasına yaptığı yorumlarda YPG’nin IŞİD’le mücadelesini övmüş ve Türkiye’yi IŞİD’e dolaylı şekilde yardımda bulunmakla suçlamıştı. Ayrıca Türkiye’nin o dönem yaptığı Barış Pınarı Harekatı’nı sert sözlerle eleştirmişti.
Biden yönetimi, Brett McGurk’u Ulusal Güvenlik Konseyi’nde Ortadoğu ve Kuzey Afrika’dan sorumlu koordinatörlük görevine getirdi. Türkiye’nin rahatsızlığı bilinmesine rağmen McGurk’un, Orta Doğu konusunda kritik bir göreve gelmesi Ankara’yı rahatsız etti.
Ayrıca Biden yönetimi’nin Brett McGurk’u bu göreve getirmesi Obama dönemindeki politikaların ve IŞİD’e karşı mücadelede YPG’ye yönelik desteğin süreceği izlenimi oluşturdu.
S-400’LER KONUSUNDA BİDEN YÖNETİMİNİN TAVİZSİZ TUTUMU
Türkiye’nin Rusya’dan satın aldığı S-400 hava savunma sistemi, 2019 yılı Temmuz ayında Ankara’daki Mürted Hava Üssü’ne getirilmeye başlandı.
Hemen ardından ABD yönetimi, Türkiye’nin F-35 savaş uçağı üretimindeki programındaki ortaklığını askıya aldı ve Türkiye’ye satışı yapılan 8 F-35 uçağını da geri aldı. Türk pilotların ve teknik ekibin ABD’deki F-35 eğitimlerini sonlandırdı.
O dönemki Başkan Donald Trump, ısrarla Türkiye’ye 2017 yılında kendi döneminde çıkarılan ABD’nin Hasımlarına Yaptırım Yoluyla Mücadele Yasası (CAATSA) kapsamında yaptırım uygulanmasının önüne geçti. AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüşmelerinde Barack Obama dönemini Türkiye’ye Patriot füze savunma sistemi satmamakla suçladı ve Türkiye’nin S-400’leri alma konusunda çaresiz kaldığını söyledi.
Trump ile Erdoğan’ın kurduğu çok yakın ikili ilişki o dönemde Amerikan ve Türk basınında çokça yazıldı, konuşuldu. Trump, Amerikan Kongresi’ndeki her 2 partinin ortak tutumuna ve kendi partisi Cumhuriyetçilerin defalarca yaptığı çağrılara rağmen ısrarla Türkiye’ye CAATSA yaptırımlarını uygulamadı.
Trump yönetimi, görevi sona ermesine sadece 1 ay kala Aralık ayında Savunma Bütçesi’nin getirdiği yasal zorunluluk nedeniyle Türkiye’ye CAATSA yaptırımlarını devreye soktu. 12 yaptırım içerisinden Trump’ın Türkiye’ye en hafif olan 5 tanesini seçmesi de dikkat çekti.
Joe Biden yönetimi ise bugüne kadar Türkiye’nin S-400 alımı konusunda tavizsiz bir tutum sergiledi.
Dışişleri Bakanı Blinken, Aralık ayında Senato Dış İlişkiler Komitesi’nde katıldığı oturumda Türkiye’yi ‘sözde tsratejik müttefik’ olarak tanımladı ve Rusya’dan satın alınan S-400 füze savunma sistemi nedeniyle daha fazla yaptırım uygulanabileceğini söyledi.
ABD’nin yeni Dışişleri Bakanı,“Stratejik -ya da sözde stratejik- bir ortağımızın en büyük stratejik rakiplerimizden biri Rusya ile yakın olması kabul edilemez” dedi.
Türkiye’ye yeni yaptırımların gündeme gelebileceğini belirten Blinken, “Mevcut yaptırımların yarattığı etkiye bir bakıp görmemiz ve daha sonra da daha fazlasına gerek olup olmadığına karar vermemiz gerekiyor” diye konuştu.
Blinken, “Türkiye müttefik bir ülke ve birçok açıdan… bir müttefikmiş gibi davranmıyor ve bu durum bizim için çok ama çok büyük bir sıkıntı yaratıyor. Bu durumun çok farkındayız” ifadelerini kullandı.
ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüleri de bugüne kadar yaptıkları bütün açıklamalarda Türkiye’ye S-400’lerden vazgeçmesi çağrısında bulundu ve her zaman ‘tutumumuz değişmedi’ mesajını verdi.
Ekonomik durumu nedeniyle ABD ve Avrupa ile yeniden ilişkileri geliştirme ihtiyacı hisseden Ankara’nın Washington’da karşılaştığı tavizsiz tutum Ankara’yı daha da çaresizliğe itti.
YPG’YE DESTEĞİN GERİ ÇEKİLMESİ KARŞILIĞINDA S-400 PAZARLIĞI
Ankara’yı son kızdıran gelişme ise geçtiğimiz günlerde yaşandı. ABD ile ilişkilerinde en önemli sorun olarak karşısına çıkan S-400 krizini çözmek isteyen Ankara son bir hamle yaparak ABD yönetimine yeni bir teklif getirdi.
Bu konuda taviz vermeye hazır olduğu mesajını veren Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, S-400’ler için ‘Girit Modeli’ni sundu.
Savunma Bakanı, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin 1997’de Rusya’dan satın aldığı ve Türkiye’nin tehdit ve itirazları sonrası Yunanistan’ın Girit Adası’nda bir depoya kaldırılan S-300 füzelerini örnek gösterdi. Hürriyet’ten Sedat Ergin’e konuşan Akar, “Bu silahlar NATO içinde sistemde tutuluyor. Biz de Girit’teki S-300’lerde nasıl bir model kullanılıyorsa, bunu müzakereye açığız dedik” ifadelerini kullandı.
Akar, Girit’teki S-300’lerin sürekli operasyonel olmadığı, çoğunluk depoda tutulduğunun hatırlatılması üzerine şu yanıtı verdi: “Sürekli kullanacağız diye bir şey yok ki. Bu sistemler tehdit durumuna göre kullanılır. Ona biz karar veririz.”
Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın Girit Modeli önerisi getirdiği aynı gün ve Akar’ın çıkışı ile koordineli olduğu düşünülen bir açıklama da adları açıklanmayan iki Türk yetkili tarafından Bloomberg Haber Ajansı’na yapıldı.
Bloomberg’e konuşan Türk kaynaklar, ABD’nin Suriye’nin kuzeyindeki Kürt güçlere destek vermeyi bırakması durumunda Ankara’nın S-400 konusunda taviz verebileceğini söyledi.
Yetkililer, Türkiye’nin S-400 füzelerinin ‘sınırlı kullanımını’ iki nedenle kabul edebileceğini belirtti: Gelecekte ABD yapımı silahların tedariğinin garanti altına alınması ve Türk ekonomisinin zarar görmesinin önüne geçilmesi. Türk yetkililer, ancak bunun karşılığında Washington’un Suriye’de YPG savaşçılarını daha da güçlendirmesinin önüne geçmesi gerektiğini de söyledi.
Türk kaynaklar, böyle bir anlaşmaya varılması durumunda Türkiye’nin Rus yapımı hava savunma sistemi S-400’leri sınırlı olarak kullanmayı taahhüt edebileceğini ifade etti.
Ankara’nın Biden yönetimine getirdiği ilk ciddi teklife Washington yönetiminin cevabı ise bilindik türdendi. ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ned Price, gazetecilerin Hulusi Akar’ın teklifi ve Bloomberg Haber Ajansı’na yapılan açıklamalar konusundaki ısrarlı sorularına “Tutumumuz değişmedi” diyerek soğuk bir yanıt verdi.
medyabold
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder